7 Mayıs 2014

İstanbul büyük kent hapishanesi

1 Mayıs 2014… İstanbul büyük bir kent hapishanesine dönüştü. Bir yerden bir yere gitmek pek mümkün olmadı. Taksim Meydanı’na çıkan ana yollar, ara sokaklar, geçişin sağlanabileceği her türlü boşluk, iğne deliği, kanalizasyon, fare deliği, vesaire polisler tarafından kapatılmıştı. Bu engeller iki yönlü bir hapishaneyi andırıyordu. Devlet hem halkın hareketini kısıtlayarak neredeyse kente hapsediyordu herkesi, hem de kendisini meydana hapsediyordu. Polis kordonundan içeri girebilenler dışarı çıkamıyor, dışarı çıkabilenler içeri giremiyordu. Dışarısıyla içerisi birbirine karışmıştı. Polisten oluşan duvarın dışında mıydı halklar, yoksa içinde mi, anlaşılmıyordu. Polis duvarı, kimi kimden ayırıyordu, bilinemiyordu.
Taksim Meydanı’nda kutlama yapıldığı takdirde yaya ve araç trafiğinin engelleneceğini söyleyen yetkililerin bizzat kendisi yaya ve araç trafiğini, hem de daha büyük ölçekte engelleyerek kendileriyle çeliştiler. Önceki sene, sürmekte olan inşaat faaliyetlerinin tehlike yarattığını iddia edip kutlamaları engellemişlerdi. Bu sene inşaat faaliyeti de yoktu. Bahane kalmayınca bahane üretmek daha da zorlaşıyor. Ama adı üstünde, bahane bütün bunlar. Tabii ki Taksim MEYDANI’NDA yaptırmak istemeyecekler kutlamayı. Tabii ki, kutlamayı Taksim MEYDANI’NDA yapmak isteyenleri inatçı, ısrarcı ve saldırgan konumuna düşürmek isteyecekler. Tabii ki, kutlamayı kentin ve kapitalist sistemin merkezi MEYDANI yerine kentin daha kenar, daha anlamsız, taşla, kumla, toprakla doldurulmuş, hiçbir tarihi anlamı olmayan bir noktasında yapmaya zorlayacaklar emekçileri. Bir Mayıs kutlamalarını “olumsuz imajından” kurtarmak gerektiğini söyledi Başbakan… Bu kutlamaların olumsuz imajı, hâlâ aydınlatılamayan, aydınlatılmak istemeyen bir katliamın yaşandığı 1977 kutlamaları mı? Bu olumsuz imaj, kutlamaları yapan işçilere, sendikalara, örgütlere mi ait yoksa katliamı aydınlatamadığı için devlete mi ait? MEYDANDA yapılan ve herhangi bir ajan provokasyon müdahalesi olmadığı zaman gayet güzel kutlanmış olan 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, polisin müdahalesi olmazsa olumsuz bir imaja sahip olmaz merak etmeyin.
1 Mayıs’ın,İşçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olarak anılması için nasıl bir mücadele verildi? Bu mücadelenin arkasında işçilerin kanı, canı pahasına her türlü engele rağmen verdikleri savaş yatar. Evet, bu tam bir savaştır. 12-16 saatlik çalışma günü… Kadınlar, erkekler, çocuklar en kötü şartlarda çalışıyorlar. Onlarcası bir kapalı mekanda yatıyorlar, kalkıyorlar yine karın tokluğuna geçiyorlar işlerinin başına. Bebeklerini gerektiği gibi emziremeyen, açlıktan ölmelerini seyreden kadınlar, ağır koşullarda çalışan çocuklar, erkekler, kadınlar. Buna isyan edenlerin, direnenlerin tarihidir bu... Sekiz saatlik çalışma günü için mücadele eden, bunun için idam edilen işçi liderleri, MEYDANLARDA öldürülen genç, yaşlı kadınlar, erkekler, çocuklar yatar bu mücadelenin geçmişinde. Tabii ki MEYDANLARDA kutlanmasını, bu önemli günün anılmasını istemeyecektir sermaye, bürokrasi ve sözde siyasetçiler. Tabii ki, bu yasağa çanak tutacaktır sermayenin maşası medya.
Bu mücadele en sert bir şekilde verilirken ve bastırılmaya çalışılırken de böyle olmuştur. Görmezden gelinmeye ve görmezden kılınmaya çalışılmıştır bu savaş. Tabii ki, MEYDANLARDA kutlanması gerekir bu önemli günün. Bugün hiç kimsenin, uğruna nasıl bir mücadele verildiğini bilmeden kullandığı sekiz saatlik çalışma günü hakkı için ölümüne mücadele verilmiştir bir zamanlar. Hatta o kadar farkında değildir ki bazı işçiler, memurlar, süslü ofislerde kahve makineleriyle, bedava öğle yemekleriyle, motivasyon kutlamalarıyla, lüks otellerde yapılan şirket toplantılarıyla kandırılan üniversite mezunu, “sözde” eğitimli şirket çalışanları, yavaş yavaş fazladan mesai yapmaya başlamışlardır düşük bedeller ve nazik ricalar karşılığında… Sekiz saatlik çalışma günü hakkı yavaş yavaş kaybedilmeye başlamıştır.
Kentin ve kapitalin tam orta yerinde, MEYDANINDA kutlanması gerekir ki bu günün, bağırsın emekçi kitleler yeniden isteklerini, hatırlatsınlar bu hak için verilen savaşı, sermayenin gözüne gözüne soksunlar bu tarihi mücadeleyi. Kentin ve kapitalin tam orta yerinde, MEYDANINDA kutlanmalıdır ki bu gün, sistematik olarak duyarsızlaştırılmış olan insanlar unutmasın o ölümüne mücadeleyi. O MEYDANA kapitalin mabedini dikmek istediler de, karşı çıktı halklar. Kentin ve kapitalin tam ortasında, MEYDANDA kutlanması gerekir 1 MAYIS’IN, çünkü kentsel “sözde” dönüşüm ve kapital, halkların tam orta yerine, kalbine, ruhuna inip yok etmeye çalışıyorlar iradesini. Bu yüzden de bas bas bağırmak gerekir kentin tam ortasından, en önemli MEYDANINDAN…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et