Çocuklar, kadınlar ve malum zihniyet
Başlarken Dersim Katliamı’nda devlet dersinde hunharca katledilen yurttaşlarımızı zulmün karşısında diz çökmeyen Seyid Rıza şahsında ve ömürlerinin baharında idam edilen üç fidanı cesur gençlik önderi Deniz Gezmiş şahsında saygıyla anıyorum. Malum zihniyetin tüm çabalarına rağmen hayatlarını Türkiye halklarının birlikte yaşaması için cesaretle adayan bu güzel insanlardan yeterince ders alıp almadığımızı açık yüreklilikle tartışmamız gerekiyor bugün.
Dersim Katliamı sırasında süt emen bebeler ve çocuklar insafsızca süngülenmişti. Kadınlar vahşice katledilmiş ve Munzur kana kesmişti desem abartmış olmam. Bunlar yetmezmiş gibi sağ kurtulan kız çocukları tanımadıkları ailelere evlatlık adı altında asimile edilmek amacıyla verilmişti.
Deniz Gezmiş idam edildiğinde 25, Seyid Rıza’nın oğlu idam edildiğinde 17 yaşındaydı. 12 Eylül askeri faşist darbesinde idam edilen Erdal Eren de 17 yaşındaydı. Ağır ve insanlık dışı işkenceler sonucunda katledilen İbrahim Kaypakkaya 24 yaşındaydı. Roboskî’de uçaklarla bombalanan yurttaşlarımız çocuk denecek yaştaydı. Sivas/Madımak’ta katledilen Koray Kaya 12 yaşındaydı.
Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol, Enes Ata, Berkin Elvan… Gökyüzünde yıldızlaşan çocuklardan sadece birkaçıdır. Ya kadınlar? Sayısı son 10 yılda yüzde 1400 oranında artan ve basında “kadın cinayetleri” diye anılan öldürme amaçlı saldırılarda hayasızca öldürülenlerden bahsediyoruz. İş yerinde, sokakta, evde, çarşıda eş, baba, kardeş, patron tarafından katledilen onlarca kadın ve öksüz kalan onlarca çocuk duyarlı vatandaşlarımızın dışında kimin umurunda?
En son 1 Mayıs 2014’te İstanbul’da dünyanın gözü önünde saldırıya uğrayıp gözaltına alınan ve gözaltında tacize uğrayan kadınlar ve gençleri ne kadar umursadık acaba? Pozantı Cezaevinde yaşananları hatırlayalım şimdi. “İkinci Pozantı vahşeti” diye anılan Adana Cezaevindeki tecavüz vahşeti malum zihniyeti hâlâ yeterince anlatmadı mı bizlere? Bu kadar duyarsız ve insafsız olamayız, olmamalıyız. Kendimizi katliamcı ve tecavüzcü zihniyete bu kadar teslim etmiş olamayız.
Çocuk ve kadın işçilerin durumu pek farklı değil elbette. Bilerek ölüme gönderilen ve ardından timsah gözyaşları dökülen emekçilerdir söz konusu olan. Adeta bir timsahlar cumhuriyetine çevirdik güzelim ülkeyi. Katlediyoruz, öldürüyoruz, tecavüz ediyoruz, işkence ediyoruz ve ardından timsah gözyaşları döküyoruz. Hani bir köyde yaşanan çatışmada katledilen küçük bir kız çocuğu vardı, boyu kadar bir silahı yanına uzatmışlardı ve ayağında terliği vardı. “Çocuk terörist”ti o malum zihniyete göre.
Şimdi Anneler Günü’nü hangi yüzle kutlayacağız söyler misiniz? Bu ikiyüzlüce tutumumuzu daha ne kadar sürdüreceğiz? Malum zihniyetin düşman ilan ettiği kadınlar ve çocukları kıskançlıkla korumamız gerekirken ya öldürdük ya da öldürülmelerine seyirci kaldık. Aslında geleceğimizi öldürdük bir anlamda. Kadınları ve çocukları öldürdükçe ya da katledilmelerine seyirci kaldıkça insanlığımızdan bir parça daha kaybettik.
Cezaları artırmak çözüm diye sunuluyor şimdi. Uygulayamadıktan, katilleri ve tecavüzcüleri salıvermek için hafifletici sebepler aradıktan sonra cezaları artırmanın anlamı var mı? Egemen zihniyet ve onun memurları bizzat katil ve tecavüzcü ise cezalar binlerce kat artırılsa da çözüm olur mu canlar? Malum zihniyet ihale yasasını en az 15 kez değiştirmiş son on yılda fakat kadın cinayetlerinin yüzde 1400 artmasına, onlarca çocuğun katledilmesine ve tacize uğramasına rağmen lütfen değişiklik yapmak ancak akıllarına gelmiş. İdamla adalet mi sağlanırmış? İran’a ve Mısır’a bakın derim!
Yenmek için böldüler bizleri, sonra öldürdüler acımasızca. Peki, öldürülmemek ve yenilmemek için ne zaman aklımızı ve gücümüzü birleştirmeyi öğreneceğiz? Son çocuk ve son kadın öldürüldükten sonra mı? Yapay ayrılıklara son verip sırf kadınlarımız ve çocuklarımızı ve dolayısıyla geleceğimizi korumak uğruna da olsa bir araya gelmek zorundayız. Unutmayalım biz değişirsek malum zihniyet de değişmek durumunda kalacaktır. Biz omzumuzu çekersek bu bozuk düzen yıkılacaktır.
Evrensel'i Takip Et