Yerel yönetimler özerklik şartı: Mikro-makro çatışkısı
Fotoğraf: Envato
Birbirinden özerkleşmeyle birbiriyle dayanışma arasındaki paradoks, tümelle tekil, evrenselle yerel, genel ile özgül olan arasındaki gidiş gelişler, kamu ile özel, devlet ile yurttaş, toplum ile birey arasındaki paradokslar, dikotomik bakmasak da her bir tek olanın tekliği ile türdeşliği arasındaki süreklilik ve karşıtlık hem aklın hem de praksisin kaçınılmaz konusu olmaya devam edecek. Hegel’in ide/alizmde, “aklın yolunun birliğinde” dikotomiyi aşma girişimi yaşamsal olarak sorunu çözmediği gibi “çokluğun birliği” de totalitarizme kadar varabiliyor.
Çukurova Üniversitesinde 6 Mayıs Salı günü İktisat Kolu’nun “Yerel Yönetimler” paneli vardı. Milletvekili Demir Çelik, Öğretim Üyeleri Sanlı Ateş, İsmail Güneş, Taylan Koç konuşmacı idi.
Yerel yönetim deyince tartışma çerçevesini “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” oluşturuyor 15.10.1985 tarihinde imzaya açılan şarta Türkiye 1988’de imza koymuş ve 1992’de onaylamıştır (yürürlük tarihi 1.4.1993).
Şartın amacı ve gerekçeleri arasında temel sayıltı olarak “Daha ileri bir birlik sağlamak üzere”;
* “Yerel makamların her türlü demokratik rejimin temellerinden birisi olduğunu düşünerek,
* Vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkının Avrupa Konseyine üye devletlerin tümünün paylaştığı demokratik ilkelerden biri olduğunu düşünerek,
* Bu hakkın en doğrudan kullanım alanının yerel düzeyde olduğuna kani olarak,
* Gerçek yetkilerle donatılmış yerel makamların varlığının hem etkili hem de vatandaşlara yakın bir yönetimi sağlayacağına kani olarak,
* Değişik Avrupa ülkelerinde özerk yerel yönetimlerin korunması ve güçlendirilmesinin demokratik ilkelere ve idarede ademi merkeziyetçiliğe dayanan bir Avrupa oluşturulmasında önemli bir katkı sağlayacağını düşünerek,
* Bunun demokratik bir şekilde oluşan karar organlarına ve sorumlulukları bakımından, bu sorumlulukların kullanılmasındaki olanak ve yöntemler bakımından ve bu sorumlulukların karşılanması için gerekli kaynaklar bakımından geniş bir özerkliğe sahip yerel makamların varlığını gerektirdiğini teyit ederek” “Bu şartları kabul edeceklerini teyit ederler” deniyor.
Şartın en önemli kısmını “Özerk Yerel Yönetimler Kavramı” oluşturuyor (madde 3): “1-Özerk yerel yönetim kavramı YEREL MAKAMLARIN, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, KAMU İŞLERİNİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNÜ KENDİ SORUMLULUKLARI ALTINDA VE YEREL NÜFUSUN ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA DÜZENLEME VE YÖNETME HAKKI VE İMKANI anlamını taşır.
2-Bu hak, DOĞRUDAN, EŞİT VE GENEL OYA DAYANAN gizli seçim sistemine göre serbestçe seçilmiş üyelerden oluşan ve kendilerine karşı sorumlu yürütme organlarına sahip olabilen MECLİSLER VEYA KURUL TOPLANTILARI TARAFINDAN kullanılacaktır. Bu hüküm, mevzuatın olanak verdiği durumlarda, VATANDAŞLARDAN OLUŞAN MECLİSLERE, REFERANDUMLARA VEYA VATANDAŞLARIN DOĞRUDAN KATILIMINA OLANAK VEREN ÖTEKİ YÖNTEMLERE başvurulabilmesini hiçbir şekilde etkilemeyecektir.”
Şarttaki merkezi yönetimin yerelle ilgili konularda “yerel yönetimlere danışmasına” (fıkra 4-6), yerellerin “kendi iç idari örgütlenmelerini” kendilerinin düzenleyebilmesine (fıkra 6-1), yerel yöneticiler için mülki amir denetimi yerine kanunla belirlenen sınırlar çizilmesine (fıkra 7-3), idari denetimin müdahaleye dönüşmemesine (fıkra 8-3), mali kaynak çeşitlenmesine (fıkra 9-4), kaynaklar dağıtılırken yerel yönetimlere danışılmasına (fıkra 9-6), hibelerin proje bazında değil yerel yönetimlerin inisiyatifine verilmesine (fıkra 9-7), yerel yönetimlerin uluslararası kuruluşlar da dahil birlik oluşturması veya birliklere katılmasına (10-2, 10-3), yerel yönetimlerin bu şartların sağlanması için mahkemelere başvurma hakkına (madde 11) Türkiye çekince koymuş bulunuyor.
İşin püf noktası, mali kaynakların yerel yönetimlerin takdiri ile çelişmeden nasıl eşitçe paylaşılacağı (9.Maddenin 5.fıkrasında öngörülen hüküm) sorunu olup eşitsizliğin olduğu her yerde zorlu bir konuyu oluşturmaktadır.
Eşitlik (dayanışma-kardeşlik) ile özerklik-özgürlük arasındaki paradoks yani “eşit şartlarda özgürlük” sorunu esası oluşturuyor.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15