12 Mayıs 2014 00:06

‘Edepsizlik’!..

‘Edepsizlik’!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu kaçıncı?
Önce Anayasa Mahkemesi Başkanı.. Sonra Barolar Birliği Başkanı... Beyefendinin başkanlara hiç tahammülü yok! Tek bir başkan tanırım diyor! Bir ecdatlar.. Sultan Süleyman.. Yavuz.. Fatih Sultan falan.. Ulu Hakan Abdülhamid Han! Vahdeddin! Bir de kendi! Yeni ulu han! Ortalama cumhurbaşkanlığının kesmediği.. böylesini kızak sayan.. Etrafının da.. Tabii kesmez.. Başkanlık.. Ya da.. En azından yarı başkanlık gerek.. Fiilen böyle olur dedikleri hazret.
Babasını bile dinlemeyen Beyefendi!.. Ne “sahte peygamberler”i.. Ne “kardeşim”.. “Dava arkadaşım” dediği şimdiki cumhurbaşkanını takan.. Ama “edepsiz” deyu peşinden sürükleyen adam.. “Tek adam”! Etrafının böyle diye diye.. El etek öpe öpe.. “Sen neymişsin be ağabey..” teşviğiyle.. Överek.. yere göğe sığdıramadıkları.. Sonunda “Ben neymişim” dedirtip baştan çıkardıkları.. “Küçük dağları ben yarattım” tutumuna yöneltip.. Önüne gelene bağırıp çağırmasına.. İyi ya da kötü.. AYM Başkanına.. Protokoldeki yeri epey önlerde ve yasamayla yürütmenin aldığı kararları değiştirme hakkı olan kurumun başı.. Ve kararlarına “saygı duymadığını” açıktan ilan edip.. “Erkeksen cübbeni çıkar gel” diye meydan okuttukları... Yargıçlarla eşit oldukları savlanan.. Yargının bağımsızlığı ve üstünlüğünün olmazsa olmaz bir yönünü oluşturdukları ileri sürülen avukatların.. Tüm avukatların.. Elbette anayasal bir kurum olan ve adına “Baro” denilen birlik örgütlerinin başına.. Düpedüz hakaret ettirerek.. Önce “yalancı” ve ardından “edepsiz” dedirttikleri adam.. Tek adam.. Artık başka türlüsünü hissetmesi olanaksız olan.. Ya tek olacak olan.. Ya tek olacak olan adam!..
Ya başkanlıkta tek! Ya üç ay sonra yapayalnız bırakılarak artık kimsenin dönüp yüzüne bakmayacağı gerçekten “tek” adam! Ya öyle ya böyle... Artık ortası mümkün olmaktan çoktan çıkmış bir teklik!
Ya o ya hiç kimse.. Sadece “Rambo” türü “tek kişilik ordu” değil.. Herkesin ama herkesin.. Ama AYM Başkanı.. Ama Baro.. Ama Alman Cumhurbaşkanı.. Ama Esad.. Tümüne “fırça” atma hakkına sahip olduğunu varsayma noktasına getirilmiş tek karar mercii! Diktatör mü? En azından özlemini çeken.. Özenen kişi.. “Ulu”lardan.. Ecdattan yadigar “sultan”...
Ya da.. Bir düşerse.. Tutturamazsa.. Ki olasılığı hiç de küçük değil.. Diyelim ki.. Zamanında askere kurulduğu ileri sürülmüş “kumpas”ın bir benzeri kendisine kurulup.. Cumhurbaşkanı seçtirilmeyecek.. Ya da seçtirilse bile “kızak” bir cumhurbaşkanlığına seçtirilecek.. Ve en fazla bir beş yıl kazanacak mı kaybedecek mi ortada kalacak olan Beyefendi.. Seçilemediğinde kısa sürede.. Seçilirse 5-6 yıl sonra.. Belki de o kadar da beklenmeden.. Dokunulmazlığa kalmayacağı için yargı önüne çıkarılacak eski ya da yapayalnız kalmış yeni “tek adam”!
Artık ortası yok! Dönüş de yok! Ya kazanacak.. Ama bu ancak zaman kazanmak anlamı taşıyacak bir kazanma olacak kazanma.. Ya da kaybedecek.. Ve elinde avucunda hemen hiçbir şey kalmayacak olan bir kayıpla yüzleşme durumuna sıkıştırılmış bir “ego”! Buradan gelen bir gerginlik! Yapılmayacak.. Yapılmaması gereken işleri yapar olan bir sıkışmışlık! Apaçık ki tam bir sıkışmışlık durumu! İçinden çıkılmaz bir “tek”lik! Kurtuluşu olmama hali! “Edep” sorunu mu? Sadece o mu? Ne yapacağını.. nasıl hareket edeceğini şaşırmışlık! Öyle ki.. Önüne kim gelirse efelenmekten başka yapacak şey bulamama ruh hali! Alman Cumhurbaşkanına bile hakaretten başka yolu kalmamış olma.. Onunla Amerikalılara bile efelenmeyi “çıkar yol” sayma.. Yerler mi? Yanına kâr kalır mı? Bırakırlar mı? Hele halk nereye kadar yer? Zor! “Zor dostum zor”!
Ya Gül’le Özel? Düştükleri hal hal mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa