12 Mayıs 2014 00:11

‘Despotik yönetim’ için adımlar!

‘Despotik yönetim’ için adımlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kendileri “milletin iradesi”, kendilerini eleştiren herkes de “milletin iradesine karşı” olanlar, hatta 1913’te (101 yıl önce) İttihat Terakki’nin darbesinden beri gelen darbeciliğin, cuntacılığın günümüzdeki uzantıları oluyorlar!

Bu “cuntacılık”, “darbecilik” kara propagandası ile her cümlede “Cübbeni çıkar da siyaset meydanına gel” versiyonu gibi ifadeler araya sıkıştırılarak, yargı cephesinden gelen ve gelebilecek eleştiriler linç edilmeye çalışılıyor.

Siyasi ortamın yeniden cadı avına uygun hale gelmesi için toza dumana boğulmasının bu seferki nedeni, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Danıştayın 146. yılı töreninde yaptığı konuşma!

Bu törende Başbakan Erdoğan'ın, Feyzioğlu’nun Hükümeti eleştirmesine(*) tepki göstererek, yanına Cumhurbaşkanı Gül’ü de alarak töreni terk etmesi, AKP propagandasını da ayaklandırdı.

Evet, tartışmayı Erdoğan belki Feyzioğlu’nun Hükümete yönelik “eleştirilerine” tepki olarak başlattı ama Başbakanın, Afyon’da AKP kampında yaptığı konuşmadan sonra AKP propagandası konuyu, AKP Hükümetine yönelik darbe girişiminin devamı olarak göstererek tartışmayı başka bir boyuta taşıdı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Hükümete yönelik sert eleştirilerine “aynı sertlikte yanıt veremeyen” Başbakan ve AKP propagandasının, Danıştay töreninde Feyzioğlu’nun yaptığı konuşmayı, yargı cephesinden gelen eleştirilere “ayar vermek” için bir fırsata dönüştürmek istediği anlaşılıyor. Çünkü Feyzioğlu bir yargıç olmadığı gibi son zamanda Ergenekon ve Balyoz davalarından yargılanan kişilerle boy gösteren bir şahsiyet olarak, “yargı bağımsızlığı” ve “kuvvetler ayrılığını” mahkum etmek için “kolay ve elverişli hedef” yapılabilirdi!

Evet, Türkiye’de Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi (AYM) gibi “yüksek mahkemelerin” kuruluş yıl dönümü törenlerinde, cunta dönemleri dışında hemen her dönem, bu mahkemelerin başkanları, (Baro başkanları da) hükümetlere yönelik eleştiriler yapagelmişlerdir. Bazen bu eleştiriler çok yüksek sesle ve son derece sivriltilmiş biçimde de ifade edilmiştir. AYM’nin kuruluşunun 52. yılı töreninde Başkan Haşim Kılıç’ın konuşması buna örnektir.

Ve bu eleştiriler hükümetler tarafından yargının görüşlerini ifade etmesinin bir vesilesi olarak görülüp hoşgörüyle karılanmış, ya da küçük sitemlerle “hoşnutsuzluklar” ifade edilmiştir. Ama bugüne kadar da kimse bu eleştirileri, “darbeciliğin uzantısı” olarak görmemiştir!

Ancak Başbakan ve AKP sözcüleri, Feyzioğlu’nun konuşmasını bahane ederek, “yüksek mahkemelerin” kuruluş törenlerinde “gelenekselleşen” hükümete yönelik eleştirilerin “milli iradenin yargı vesayetinde olduğu eski Türkiye’nin geleneği” olduğunu, bundan böyle, “yeni Türkiye”de buna izin verilmeyeceğini ilan etmişlerdir!

Nitekim Başbakan Erdoğan iki günden beri, eleştirilerini 27 Mayıs Anayasası’nın vesayetçiliğine kadar dayandırarak aslında “güçler ayrılığının olmadığı bir Türkiye” hayalini yinelemektedir. Dahası Başbakan bu amaçla fiili adımlar atacaklarını, yeterli gücü elde edebilirlerse de resmen de gerekli girişimleri yapacaklarını çeşitli biçimlerde ifade etmektedir.

Bu “fiili” adımlar nasıl olacaktır bunları bugünden söylemek olanaklı değildir. Ama şunu şimdiden söyleyebiliriz ki, eğer AKP iktidarı ve Başbakan Erdoğan, hayal ettikleri “despotik Türkiye” doğrultusundaki adımlarını güçlendirebilirlerse “yargı bağımsızlığı” ve “güçler ayrılığı”nın yansıması olan her tür eleştiri ve muhalefeti sindirmek için her yolu mubah sayacaklardır. Örneğin gelecek yıl, “yüksek mahkemelerin kuruluş yıl dönümü” törenlerinin yaptırılmaması, yaptırılsa bile bu kürsülerden hükümeti eleştiren konuşmaların yapılmaması için fiili sınırlamalar getirilmesi sürpriz olmayacaktır.

Bu doğrultuda alınacak önlemler de bu törenlerin “eski Türkiye’den, milli iradenin egemen olduğu yeni Türkiye’ye geçişin ifadesi” ilan edilip kutlanması şeklinde olacaktır!
Gidişat, daha doğrusu Başbakan Erdoğan ve Hükümetinin isteği bu doğrultudadır.

Elbette Türkiye’nin demokrasi güçleri ve halkı onların hayallerindeki “despotik Türkiye”yi kurmalarına izin verirse!
 
(*) Barolar Birliği Başkanının konuşmasında Hükümete yönelik hiçbir ciddi eleştiri yoktur. Hele de Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’ın konuşmasıyla karşılaştırıldığında. Sadece “uzun konuşma”dan şikayet edilebilir ki onun karşılığı da herhalde Cumhurbaşkanı ve Başbakanın el ele tutuşup töreni terk etmesi olamazdı! Tabii burada Cumhurbaşkanının vaziyeti de iyice trajik bir haldir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa