Meydan okuyanlara, meydanlardan yanıt zamanı
Fotoğraf: Envato
Önce Danıştayın 146. kuruluş töreninde Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’yu protesto edip Cumhurbaşkanı Gül’ü de arkasına takıp toplantıyı terk etti. Arkasından Afyon’da toplanan AKP kampında ilk gün; “Veda hutbesi okuyor gibi” konuştu. Vekillere “Beni ölmüş bilin” diyerek, artık cumhurbaşkanı adayı olmanın tek seçeneği olduğunu ilan etti. Afyon kampının son günü ise kuliste vekillere, daha önce “ortaya” konuştuğu “tam yetkili cumhurbaşkanlığı”na dair söylemini somutlaştırmış, “Formaliteden cumhurbaşkanı olamam!” diye buyurmuş!
Böylece Başbakan Erdoğan, Gül’ün cumhurbaşkanlığı konusunda rakibi olamayacağını, tersine Erdoğan nereye çekerse Gül’ün oraya gideceğini gösterdi. Üstelik de bunu Danıştay töreninde, “seçkin zevatın” gözü önünde, haksız olduğu bir tartışmada, Cumhurbaşkanını kolundan tutup kendiyle birlikte dışarı çıkararak, onu basit bir “alkışçısı” derekesine iterek gösterdi.
Böylece Başbakan Erdoğan, kendisinin cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda “Resmen bir açıklama yapma” dışında söyleyebileceği her şeyi söylemiştir. Bu yüzden de Erdoğan ve yakınlarının “Henüz karar verilmedi”, “Mayıs sonu haziran başı gibi kurullarımız karar verecek” sözleri tamamen boş laftan ibarettir.
Burada elbette bu saatten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “kitabın ortasından konuşmaya” devam edip etmeyeceği akla gelirse de artık bunun bir öneminin kalmadığı, artık ne derse desin sözlerin bir ağırlığının olmayacağı da apaçıktır. Çünkü böyle kritik dönemlerde asıl olan bir sözün söz olarak ne kadar doğru olup olmadığı değil, söyleyenin güvenilirliğidir. Ki Gül bu konuda kamuoyunda kendisine açılan krediyi, son birkaç ayda sıfırlamıştır!
Evet, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı kendisi ve partisi tarafından “fiili başkan adaylığı” gibi görülmektedir. Dahası son zamanlardaki girişimlerinden ve söylediklerinden anlaşılmaktadır ki, Başbakan ve partisi bundan böyle, “fiili başkanlık” için “toprağı hazırlamak” üzere kendisine ve partisine yönelik her türlü eleştiriyi yasaklamak için basına, muhalefete yönelik sınırlamaları, baskıları şimdi devletin kurumlarındaki kongre, konferans ve törenlerine de yayacaktır! Gidişat, bütün eleştiri noktalarını daraltmaya, mümkünse yok etmeye doğrudur.
“Herkes haddini bilsin!”, “Çıkar cübbeni karşıma çık!” tarzı meydan okumalarla başlayan baskıları şimdi Hükümet, her tür eleştiri ve muhalefeti “Hükümete karşı darbe girişiminin bir devamı” sayıp yasa ve idari önlemlerle yasaklama yoluna yönelmiştir. Erdoğan bunu Afyon’dan önceki gün açıkça ilan etmiştir.
Şu açık ki Erdoğan ve partisinin buraya gelmesinde;
1- Hükümetin özgürlüklere ve kişilerin yaşam tarzına yönelik saldırılarına karşı yığınların Gezi direnişinde zirvesine ulaşan tepkilerinden duyulan korku,
2- Aydın demokrat kamuoyunda, liberaller arasında, sermayenin çeşitli klikleri içinde, dış dünyada AKP Hükümetinin otokratik, despotik yönetim oluşturma girişimlerine karşı tepkilerin, eleştirilerin yaygınlaşması vardır.
Ne var ki korkunun ecele faydası olmadığı gibi, korkarak, sinerek gidilecek bir yer de yoktur. Tersine bu tür antidemokratik, giderek tek kişi diktatörlüğü hevesleriyle beslenen saldırılara karşı mücadelenin en belirleyici yolu giderek daha çok halkın, alanları da kullanarak genişleyecek mücadelesi olabilir.
Bütün diğer eleştiriler ve muhalefet biçimleri işçi sınıfının ve çeşitli halk kesimlerinin örgütlü güçlerinin öne çıktığı bir mücadeleyle birleştiği ölçüde anlam kazanabilir.
AKP sözcülerinin ve Başbakanın son günlerde her vesileyle tarif ettiği “yeni Türkiye planı”, önümüzdeki dönemde böyle bir mücadelenin giderek daha önem kazanan bir mücadele biçimi olduğu ölçüde demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ilerleyebileceğini göstermektedir.
Kısacası “meydan okuyanlara” karşı “meydanlardan yanıt vermenin” dönemindeyiz. Demokrasi güçleri bunu başardıkları ölçüde haklarını savunma taleplerini elde etmede bir adım atabileceklerdir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00