14 Mayıs 2014

‘Edepsizlik’ etsen de… yargılanacaksın Tayyip

DİĞER YAZILARI
YAZI ARŞİVİ

Adnan Menderes gibi… Desem… Yanlış anlaşılacak…
Darbe ile gitmesini… Yassıada şartlarında mahkeme edilmesini ve asılmasını arzuladığım sanılabilir…
Hâşâ! Katiyen!..
Ama yargılanacaksın, Başbakan!
“Edepsizlik etme”li kabahatlerine sıra bile gelmeyecek…
İçeride ve dışarıda işlediğin… İşlemeye devam edeceğin belli olan suçlarından yargılanacaksın…
Eski patronlarına yeni tavizler vererek… (Sahi Kıbrıs ne oldu? Ses seda çıkmıyor o görüşmelerden)…
Onların canını sıkan hatalarını telafi ederek, savaş suçu mahkemesinden yırtabilirsin belki…
Ammaaa…
Belli ki rüyalarından çıkmadığı için hep saldırdığın o çocuğun…  
Gaziantep’te müritlerine yuhalattığın O Berkin’in küçük elleri yakanı bırakmayacak…
Yüz binlerin omuzlarında omuzlarına emanet edilen “ora”daki abileri… Ethemler, İsmail Korkmazlar şahitlik edecek…
Edecekler… Gözlerinden, bacaklarından çıkardıkları gaz fişeklerini hakimin kürsüsüne bırakacak, 1 Mayısçılar…
Evet kum saati akıyor… Yok ettiğin hukuk tesis edildiğinde, yargılanacaksın!.. ‘Sıfırla’
Emin ol! Sana ve ayakkabı kutularının sahibi diğer suç örgütü üyelerine bile adaleti çok görmeyecek bu halkın vicdanı…
Ve hot zotlarına boyun eğip enseyi karartmayanlar, o gün eserlerini seyredecek…
Hiç kaçarın yok Başbakan… Yargılanacaksın!
En son Danıştay töreninde yaptığın nev’i tuhaf hırçınlıklara da lüzum yok...
Kabul… Avukatlarının o misale yaslanarak “Cezai ehliyet” meselesini gündeme getirirse, mahkeme heyeti zorlanabilir…
Lakin ahali zaten malumat sahibi…
Tabip Odasının “Başbakanın duygu durumu” uyarısından ötürü…
Sahi, son vukuatın gösterdi ki, o hekimlere haybeden verilmemiş diplomaları…
Analarının ak sütü gibi helalinden aldıklarının kanıtı sayılmalı, o isabetli teşhisleri…
Teşhis demişken… Şürekanla birlikte yargılanma teşhisi…
Bunun farkında olman sebebiyle o denli hırçın olabilir misin?
‘Mahkemeye düşmemek için iktidarda kalmaya mecbur’ hissetmen biraz da bundan mı kaynaklanıyor?

BAYAR’A UYMA… GÖZÜN TENKİLDE DEĞİL, KULAĞIN TENKİTTE OLSUN

Bak böyleyse, kesin yanlış yoldasın… …
Adnan Menderes de öyleydi, Celal Bayar da?
Uyarıları dikkate almadılar, adeta iktidarı devretmemeye ant içmişler gibiydiler?
Evet, geçen gün sen de bahsettin İsmet İnönü’nün “Sizi ben de kurtaramam” uyarısından…
Suçluluk psikolojisi sana hep Menderes’i hatırlatıyor olabilir mi?..
Dinle, sana izah edeceğim, İnönü’nün o sözü neden ve hangi şartlarda sarf ettiğini… Ve sahiden de ne yazık ki kurtaramadığını…
Dahasını da… O uyarıların sadece İnönü gibi muhaliflerinden gelmediğini  hatırlatacağım…
Misal… DP’li Prof. Ali Fuat Başgil’in davet üzerine katıldığı “gizli toplantı”da Menderes, Bayar ve Koraltan’lı dar ekibi nasıl uyardığını… Menderes’e “İstifa etmelisiniz” tavsiyesini…
Anlatacağım, “Bilal’e anlatır gibi”… Becerebilirsem…
Ama sen sabret, takip et, olur mu Başbakan…
Bu arada uyarayım… Sık sık DP dönemine atıflar yapıp duruyorsun…
Sakın ola ki, reisicumhur Celal Bayar’ın, Başgil Hocayı ürperten “Şimdi tenkil zamanı” sözüne kapılma…
Gözün muhalefeti tenkilde değil, kulağın tenkitte olsun… E mi…
Bak, Başbakan!..Bugün 14 Mayıs… Demokrat Parti’nin seçim kanununun da yardımıyla kazandığı 14 Mayıs 1950 zaferinin yıl dönümü…
‘Demokrasinin büyük zaferi’ muamelesi çekilir ya yıllardır o güne…
Sen de ‘yıldönümü’ münasebetiyle sağda solda üfürmeden evvel, aşağıda yazdıklarımı oku…     
Haa, dersen ki sen onları okurlarına anlat…
Zira ben onları bildiğim için işkembe-i kübradan sallıyorum…
Cehaletten değil ihtiyaçtan…
‘Geleceğe sahip olmak için geçmişe sahip olma’ ihtiyacından dolayı tarihi çarpıtıyorum…
Hem, AKP’nin merkez sağı emmeye devam etmesi için de DP’ye ihtiyacı var mı diyorsun!?
Eyvallah, Başbakan… Anlaştık…
Ben de Eyyy Sevgili Okur, hafıza tazelemek için dinle, deyip, başlarım…
14 Mayıs 1950 ile CHP’den mührü devralan Demokrat Parti iktidarının 64. yıl dönümündeyiz… Anlatmaya başlayacağım bu hikayenin bugüne yansımaları ne ise ona da kararı sen ver…
Şahitlerim Cem Eroğul’un ‘Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi’ (Yordam Yayınları) kitabı ile…
Şevket Süreyya Aydemir’in meşhur eseri ‘Menderes’in Dramı’ (Remzi Kitabevi).
Metinde geçen döneme dair bilgileri esas olarak bu iki kitaptan aldım… Spesifik alıntıları parantez içinde yazarların soyadları ve sayfa numaraları sf. İle göstereceğim…
Hazırsanız, buyurun…

EFSANEDEN GERÇEĞE: DEMİRKIRATLAR
Demokrat Parti…
Uluslararası şartların dayatması neticesinde, İnönü’nün teşvikiyle…
Müesses nizamın icazetiyle tebarüz ettiği iddia edile geldiyse de…
Biz o fasıla girmeyeceğiz…
Mevzu uzar… Kısmı bi’yana… Derdimiz zuhur edişinden başlayarak DP tarihini ele almak değil…
Ya?
Bilhassa son yıllardaki ideolojik bombardıman ile yere göğe sığdırılamayan…
Menderesgillerin mağduriyeti bayrağı altında, Başbakanın sık sık sitayişle yad ettiği…
Muarızı İsmet İnönü’den sövgüyle bahsettiği…
DP iktidarı devrinin öne çıkan evrelerine ana hatlarına temas edeceğiz…
Elbette aktüel siyasetin gündemi bağlamında…
Bakacağız, cemaziyelevveline…
Öteden beri Türkiye sağının efsaneleştirdiği…
AKP iktidarının demokrasi abidesi olarak zihin haritamıza nakşetmeye çalıştığı Demokrat Parti, nasıl bi’ demokratmış?
Ne vadetmişler, ne yapmışlar?
Uzun atlamalı, koşar adımlı tempoyla dolaşalım, egemen sınıf siyasetinin labirentlerinde…
 Ve tıpkı AKP gibi… DP’nin de, daha en başından… Ahalinin hatırı sayılır kesimi nezdinde ‘doğan ışık’ muamelesi görmesine değinerek başlayalım…

DEMOKRAT PARTİ’NİN YARATTIĞI TILSIM
CHP’nin bağrından doğan…
Bu partinin kadroları tarafından (7 Ocak 1946) kurulan Demokrat Parti, ilk andan itibaren kitlelerde muazzam umut yarattı…
Bi’çare halk, kurtuluş ışığı gördü bu yeni parti de…
Oysa…  
Cem Eroğul’un ifadesiyle:
“Demokrat Parti 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye’de, iktidara tamamen sahip çıkmak için bir halk hareketini araç edinen asalak egemen sınıfların siyasal örgütüdür.”  (s. 81)
Öyledir… De… Ahali ne bilsin ki!..
Savaş yorgunu bi’ memlekette, çoğu yoksul köylü, vadedilen toprağına kavuşamamanın hayal kırıklığını yaşıyor…
Açlık ve kıtlığını tuzu biberi…
Tahsildar baskısı, jandarma dipçiği… vesaire derken…
Ama o ‘vesaire’ muameleler altında inlerken…
O kadar bunalmıştı ki sine-i millet...
Bu buhranlı haleti ruhiye içinde ‘yeni’ bir lafı kulağına küpe etmeye…
Taze bir hamleyi bağrına basmaya…
Omuzlarında yüceltmeye dünden hazır... İdi…
Öyle de oldu…
Ve çok kabaca tarif ettiğim bu atmosferde kuruldu, Demokrat Parti… De…
Halkımız zaten bi’haberken demokrasiden…
Ne ola ki bu “Demokrat” dediyse de…
O zamanlar… Hepi topu 18 milyon olan nüfusun kahir ekseriyetinin geçim aracı, yareni ‘kırat’ imdadına yetişti yine…
Onun çağrışımını diline tercüme etti alelacele: Demirkırat…
DP, artık Demirkırat Parti olmuştu…
“Yeni hayat” beklentisinin adresi…  

DEMİRKIRASİ GELDİ, DEYİP, AĞANIN TOPRAĞINA EL KOYDULAR AMA…      
Cem Eroğul’un yazdığı gibi…
Demokrat Partinin bütün muhalefet döneminde başlıca ideolojik araç, “demokrasi” olmuştur.  O kadar ki o yıllarda bu kelime adeta tılsımlı bir anlam yüklenmişti…
Tek parti iktidarından bunalan halk için “demirkırat” olarak telaffuz ettiği “demokrasi” her sorunun çaresi olarak görünüyordu… Tabii bu argümanı dolaşıma sokan, adıyla müsemma sanılan Demokrat Parti de…
Misal...
DP’nin iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 Seçimi’nden hemen sonra, Bursa civarında bazı köylüler büyük toprakları bölüşmeye başlar…
“Ne yapıyorsunuz siz böyle!” diye çıkışılınca, şaşırma sırası köylülerde:
“E, artık demokrasi var ya!”
Düşünün… CHP içindeki ilk muhalefeti partinin ‘Toprak reformu tasarı’sına karşı başlatan…
Hatta -kimi analizlere göre- DP’nin kuruluşunun başlangıcında “Toprak reformu”na karşı çıkış var iken…
Bizzat Adnan Menderes gibi toprak ağaları iktidarı ele almış… Ama…
Halkımız “Demokrasi geldi, toprak işleyenin gari…” noktasına gelmiş…
Ne demeli?   
Orasını siz düşünün… Ben size bu faslı biraz açayım…
   Yarın devam edecek

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et