‘Ahlaksız pazarlık’ mı yapıldı?
Kamuoyunda “Taşeron Yasası” olarak bilinen düzenlemeleri içeren “torba yasa” ile ilgili çalışmalarını tamamlayan Çalışma Bakanlığı tasarıyı Meclisten geçirmek üzere harekete geçmiş bulunuyor.
Basında, özellikle de gazetemizde günlerdir, Hükümetin hazırlıkları tamamladığına ve taşeron çalışmasına ilişkin düzenlemelerin neleri kapsadığına dair haber ve değerlendirmeler yer alıyor.
Bu haberler üstünden taşeron çalışmasında yer alan işçilerden de tepkiler var. Ama “Taşeron çalışmasına hayır!” diye mitingler yapan, “Taşeronu mezara gömeceğiz” diye hamasi nutuklar atan sendikal çevrelerden hiçbir tepki yok. Konfederasyonlar ve bağlı sendikaların yöneticileri, adeta aralarında bir anlaşma yapıp, “Torba yasadaki düzenlemeleri görmezden duymazdan gelelim de Meclisten geçirilsin” diye aralarında anlaşmış gibiler.
Burada “gibiler” demek bile fazla görünüyor elbette. Ama şimdilik böyle diyelim!
Sendikalardaki bu sessizlik için ortalıkta iki iddia dolaşıyor.
Bunlardan birincisi, patronlar ve hükümetin istediği doğrultuda hazırlanan “Taşeron yasası”na, sendikaların karşı çıkamamaları karşılığında Hükümetin de iş kolu barajını yüzde 1’den 2’ye, 3’e çıkarmayacağı konusunda anlaştıklarıdır.
İkinci iddia ise sendikaların; “Çıkarılacak yasanın taşeron çalışmasını iyileştireceği ve başıboşluktan kurtaracağı, bunun da sendikalar ve işçiler için iyi olacağı” konusunda hükümetle anlaştıklarıdır.
Öncelikle belirtelim ki, taşeron çalışması ile ilgili süreç böyle yakıcı bir aşamaya gelmişken sendikacılardaki bu sessizlik hiç hayra alamet değildir! Ve sendikal bürokrasinin taşeron işçilerinin ve işçi sınıfının hak mücadelesi davasını masa başında sattıklarının işaretidir. Aksi halde sendika yöneticileri, hiçbir şekilde bu kadar sessiz kalmazlar, hiç olmazsa bazıları ortalığa çıkar kuru gürültü yaparlardı! Dahası eğer ikinci iddia, yasanın işçilere ve sendikalara yeni kolaylıklar getirmesi söz konusu olsaydı, çıkıp ortaya “Bakın yeni haklar aldık, çalışma koşulları iyileştiriliyor. Elbette bazı sorunlar var ama onları da zamanla düzelteceğiz,…” diye “zafer” çığlıkları atarlardı. Ama böyle yapamıyorlar. Çünkü bunu derlerse “İyileştirilen ne?” sorusuna yanıt vermeyeceklerdir.
Nitekim son günlerde gazetemizde çıkan haber ve uzman görüşleri, düzenlemenin, “özel istihdam büroları”, “kiralık işçilik”, hatta “Kıdem tazminatının fona bağlanması” gibi diğer emek düşmanı düzenlemelerle bağlantısını da ortaya koymak yanında taşeron işçisine ve sendikalara yeni hiçbir hak tanımadığını göstermektedir. Dahası bu düzenlemeyle işçilerin haklarını kullanmasında ve sendikalaşma sorununda yeni engeller getirilmekte; taşeron çalışmasının ve diğer esnek çalışma uygulamalarının yaygınlaşması için yeni dayanaklar oluşturulmaktadır. Bunun da ötesinde kadın işçiler için de kadının eve kapatılmasını ve kısmi çalışmanın süresini sınırsızlaştırılmasıyla kadın işçinin çalışma yaşamının dışında tutulması yanında sömürülmesini de artıran düzenlemeler getirilmektedir.
Bu gerçekler dikkate alındığında sendikalardaki sessizlik için tek neden kalmaktadır. O da “birinci iddia”nın doğru olması! Ki, eğer birinci iddia doğruysa bu bir “ahlaksız alışveriş”tir.
Çünkü, bu durumda sendika ve konfederasyon yöneticileri taşeron işçilerinin yıllardır süren mücadelesini “Barajın bir iki puan yükselmemesi” karşılığında, açıkça “satmışlar”dır. Böylece yıllardır süren “baraj pazarlığı” tam da Hükümet ve patronların beklediği gibi, bir “baraj kapanına” dönüştürülmüştür.
Eğer sendikacılar, konfederasyon yöneticileri, “Hükümet ve patronlarla bir pazarlık yok, bir anlama yok!” diyorlarsa, bunu açıkça söylemelidirler ve elbette sessizliklerinin nedenini de açıklamalıdırlar. Aksi halde, taşeron işçilerin mücadelesi ve sınıfın haklarını masa başında satan yöneticiler olarak emek mücadelesi tarihindeki en kara sayfalardaki yerlerini alacaklardır.
Evrensel'i Takip Et