16 Mayıs 2014

Acımız büyük.
Utancımız da…
Yerin yedi kat altında, kömürlerin arasında ekmeklerini arayan madencileri koruyamadık.
Onları insani olmayan iş koşullarına mahkum ettik.
Karanlık dehlizlerde kaybolmuş gölgeler gibi görmezden geldik.
Çığlıklarını duyamadık.
Kader yalanına sarılıp acılarına kulaklarımızı tıkadık.

Büyük Soma Katliamı’nın yasını bile sessizce tutmamızı salık veriyor iktidar.
“Acımız büyük, ama sessizce çekelim bu acıyı” buyuruyor haşmetmeap.
Ulu önder… Efendimiz (!)
“Önce “X” olanların defin işlemini bir hayırlısıyla bitirelim, sonra konuşuruz” diyor.
Böcek ilaçlama şirketi görevlisi sanki.
Eceliyle hakkın rahmetine kavuşan validesinin cenazesi geçecek diye Fatih civarındaki sokak hayvanlarının nasıl itlaf edildiğini hatırlıyorum. Başkasının acısına karşı takındığı bu gaddarlığı ve soğukkanlılığı anlamakta zorlanıyorum.

Acımızı sessizce ve içimize gömerek yaşamamızı salık veriyor bize AKPgiller.
Yüzlerce canın sorumsuzluk ve denetimsizlik nedeniyle yok olmasına duyduğumuz öfkeyi bağırmayacakmışız.
Hesap sormayacak, sorumluların yargılanmasını talep etmeyecekmişiz.
Çünkü bunu talep edersek, başkalarının acılarından politik çıkar sağlamaya çalışan kötü insanlar olurmuşuz.
“Politik istismarcı ve provokatör” diyor AKPgiller acıyı bağıranlara.
İktidardan ve iktidardan beslenen katil maden şirketine hesap soranlara da ilaçlanması gereken böcek muamelesi yapılıyor.

Önceki gün sosyal medyada konuşulanları hicap duyarak izledim.
Soma’da yakınlarını kaybetmiş ailelerin bile sesi televizyonlarda duyulamazken, madenci aileleri tüm kalp ağrılarına rağmen başlarına gelebilecek başka felaketleri görüp susarken, acılarını sessizce beklemeye yatırırken, AKPgiller küstahça ve hiç utanmadan klavyelerine basmaktaydılar:
“Akbabalar sizi…”  
“Kesin sesinizi…”
“İnsanlığı sizden öğrenecek değiliz…”
“Slogan atma, dua et…”
“Polise taşla saldırdılar…”
“Siyaset yapmayın, yas tutun!”
“Soma’da sabotaj yaparak Türkiye’de bir iç karışıklık, hatta bir iç savaş çıkartarak hükümete yönelik yeni bir darbe girişimi içindeler…”

Roboskî’yi görmezden geldiler.
Reyhanlı’da sorumluluk almadılar.
İş cinayetlerine kulaklarını kapadılar.
Gezi direnişi sırasında canı yananların acısını meşru gördüler.
Şimdi de, Soma’da yiten canların hesabını soranlara vatan haini muamelesi yapıyorlar.
Bu nasıl bir siyasi mantık?
Bu nasıl bir Müslümanlık?
Bu nasıl insanlık?
Bu nasıl yurttaşlık?

Ortak acılarımızı yas tutmaya değen ve değmeyen olarak ayırmamızı istiyorlar.
“AKP’nin işine yarayan acı var, işine yaramayan acı var” diyorlar.
Tek düşündükleri şey bir siyasi partinin ve onun liderinin bekası.
O lider ki, Soma’daki sorumsuz maden işletmesinin çalışma iznini bizzat imzalayan kişidir.
Maliyetleri düşürüp daha çok kâr etmek için işçinin can güvenliğinden çalan şirkete denetimsiz yol verendir.
Müsteşarı Soma’da Hükümeti protesto eden vatandaşı yerlerde tekmeliyor.
Bakanlar üzgün bakışlarla “kader” diyor.
Madenciler yerin yedi kat dibinde can verirken liderleri bir ödül töreninde kahkahalar atıyor.
İnsanlıktan çıkmamızı ve acılara sırtımızı dönmemizi istiyorlar bizden.
Susmaya yatmamızı bekliyorlar.
Edepsizce…
Arsızca

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et