‘Erdoğan’ın yönetim tarzının fotoğrafı’dır!
Başbakan Erdoğan’ın pek çok şeyle sorunu var. Danışmanları önüne ne koyarsa ona inanmak, bilerek gerçekleri ters yüz etmek, “Halini arz ederken sirkatini söylemek”… gibi sorunları var; ama illa da tarihle sorunu var! Çünkü ona göre tarih ilerlemiyor, insanlık ilerlemiyor; bilim ve teknoloji gelişmiyor. Adem başta neyse bugünün insanı da öyle, durup duruyor! Mağara devrinde insan ve onun doğaya, kadere, yazgıya karşı konumu neyse bugün de öyle; her şey “takdiri ilahi”ye bağlı. Bu yüzden de bu tarih sorunu Başbakanı insanlık tarihiyle de sorunlu hale getiriyor.
Örneğin;
- Bugün kendisini “diktatörlükle” suçlayanlara dönüp, tek parti dönemini örnek gösterip, “Asıl CHP diktatörlük yaptı. Bir diktatör arıyorsanız ‘Milli Şef’iniz İnönü’ydü!’ deyip kendisinin diktatör olmadığını kanıtlamış oluyor. Sizin, “Yahu bunlar 70-80 yıl önceydi” demenizi de umursamıyor.
- “İnternet’e sansür uyguluyorsun” eleştirilerine karşı yanıtı da “çok örnek” bir yanıt: “Bu ülkede 2002’de biz iktidara geldiğimizde 20 bin İnternet kullanıcısı vardı, bugün 34 milyon var. Bu mu İnternet’e sansür uygulamak!”
- “Madenlerde bu çağda bu kadar çok işçi ölmemeli; bunun için gerekli önlemler alınmıyor” diyenlere de çürütülmez bir yanıt veriyor; “1862’de İngiltere’de, 1907’de Fransa’da, 1964’te Çin’de de böyle büyük kazalar olmuştu!” Sizin, “Bunlar 100-150 yıl öncesinin örnekleri. O zamanki teknoloji ile şimdiki çok farklı. Artık Avrupa’da, Amerika’da madenlerde bir yılda ölenlerin sayısı üçü beşi geçmiyor. Bizdeki maden kazalarında, milyon ton kömür başına ölen işçi sayısı Çin’in bile iki buçuk katı. İnsanlık artık bütün bu iş cinayetlerini ortadan kaldıracak bilgi ve teknoloji düzeyine ulaştı!” demenizi duymuyor bile Başbakan!
Ama bu sefer Somalılar, bu tarihten anlamama ve tarihle sorunlu olma numarasını, “1862’de İngiltere’de, 1907’de Fransa’da maden kazalarında da yüzlerce işçi ölmüştü. Demek ki ölmek madenciliğin fıtratında var!” dolmasını yutmadılar! Başbakanı, 12 yıllık iktidarı boyunca pek tanık olmadığı biçimde, gözünün içine baka baka protesto etiler; “Katil!” diye sloganlar atıp, arabasını tekmelediler, “istifaya” çağırdılar! O da halkın öfkesi karşısında, yine ilk kez olsa gerek, bir markete sığınmak zorunda kaldı!
Demek ki “Meydanlar boş değil, boş olmayacak” artık ve Hükümetin ve patronların emek düşmanı politikalarına karşı işçiler, halk, onların anladığı dilden yanıt vermeye başlayacak!
Başbakanın tarihle hayat arasında bir bağ kurma sorunu olsa da, tarihin kritik aşamalarında bazen bir tek olay bile, olup bitenin, gerçeklerin üstündeki sis perdesini kaldırıverir.
Tıpkı önceki gün, Somalıların protestosunun, siyasi ömrünü dolduran AKP Hükümetinin “sonunun” bir boyutunu gösterdiği gibi!
Ve tıpkı, Somalıların Başbakanı protestoları sırasında polisin ve bir “sivil şahsın” acılı insanlara yönelik kullandığı şiddetin, “iktidarın zulmünün fotoğrafı” olarak bir fotoğraf karesinde yansıması gibi!
Çünkü bu “sivil şahıs” ne bir sivil emniyet görevlisi ne de herhangi bir vatandaştı. Zaten polis tarafından derdest edilmiş işçi yakınının karnına tekme atan “o şahıs”, Başbakanın müsteşarıydı!
Böylece bu fotoğraf, yüzlerce kişinin katledildiği facianın oluşturduğu trajik ortamda, geleneksel bir çevik kuvvet şiddetini yansıtmayı aşarak, AKP Hükümetinin 12 yıllık iktidarının sonunda geldiği yerin fotoğrafı oldu?
Herhalde bu fotoğraf daha şimdiden, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diyen Nâzım’a nazire yapar gibi, henüz kimliği bilinmeyen fotoğrafçı arkadaş, “AKP Hükümetinin icraatının fotoğrafını” çekmiştir!
Ve herhalde, tarihin akışına inanmayan ve tarihle sorunlu hale düşen cumhurbaşkanı adayı Başbakana karşı tarihçiler, bu fotoğrafı, “12 yıllık AKP iktidarının ve onun Başbakanı Erdoğan’ın ülkeyi yönetim tarzının fotoğrafıdır” notuyla tarihe kaydedeceklerdir!
Evrensel'i Takip Et