19 Mayıs 2014

Roboskî’den Soma’ya…

Soma katliamı, Kürt coğrafyasının dört bir tarafında kitlesel eylemlerle protesto edildi. Bu eylemlerde en çok atılan slogan “Roboskî’den Soma’ya hesap sormaya” sloganıydı. Ancak bu, öylesine uydurulup atılmış bir slogan değildi. Çünkü Kürt halkı, Roboskî’de yaşadığı acıyı Soma için de hissetmiş, daha önemlisi siyasi sezgisiyle katliamın arkasında aynı gücün olduğunu görmüştü. Roboskî’de kardeşi ve 11 yakınını kaybeden Veli Encü, “Roboskî’de toplu mezarlar, Soma’da toplu mezarlar ve orada yaşanan acılar dökülen gözyaşları bizim acımızı hatırlattı, tazeledi, yeni bir Roboskî yaşattı bize” diyordu.
Ama Roboskî ve Soma’da sadece yaşanan acı, dökülen gözyaşı ve açılan toplu mezarlar değildi birbirine benzeyen…
Roboskî’de dağları-taşları aşarak sınır ticareti yapıyordu çocuklar; okul harçlığı, ekmek parası için. Sonra gökten ölüm yağdı üzerlerine. Talimatı verenler aralarında PKK’lilerin olabileceği istihbaratını aldıklarını söylüyorlardı. Soma’da ölüme giden yol ise tarımı bitiren ve madenleri özelleştiren talan yasalarıyla döşenmişti. Patronlar üretim maliyetini düşürdükçe en büyük 500 şirket içinde hızla yükseliyorlardı. AKP Hükümeti, İLO’nun yaşam odalarını zorunlu hale getiren mevzuatını imzalamayarak ölümlere davetiye çıkarmıştı. Otuz bin dolarlık yaşam odası yapmamak için yüzlerce işçiyi ölüme götüren katliam, el birliğiyle böyle gerçekleştirilmişti.
İki katliamda da medya, gerçekleri gizlemek için saatlerce susmuş; bu “sorumlu” davranışı ile ‘aferin’ almıştı ‘büyük usta’dan…
Sonra iki katliamda da hükümet sözcüsü olarak Hüseyin Çelik çıktı karşımıza. Yüzümüze baka baka yalanlar söyledi. Katliamlara “kaza” dedi, “Hükümetimiz gereğini yapacak!”  Ve yaptılar gereğini: Roboskî’de katliamı yapanların ortaya çıkartılmasını engellediler. Soma’da da patronlara sahip çıktılar. “Ölüm, bu işin fıtratında var” dediler. Ne de olsa Soma Holdingin patronu Alp Gürkan, işçilerine işten atılma ile AKP mitingine katılma arasında ‘seçme özgürlüğü’ tanıyan “AKP’ye gönül vermiş” bir patrondu.
‘Büyük usta’, iki katliamda da bir ‘büyük diktatör’ olarak öfkeli, tehditler savurarak çıktı karşımıza. Roboskî’de “yasaların belirlediğinin çok ötesinde tazminatlar verdik. Olayı gündemde tutmak isteyenler ‘terör örgütü’nün uzantılarıdır” dedi. Ve Soma’da katliamda yaşamını yitiren işçilerin ailelerine SGK tarafından bin lira maaş bağlanacağı açıklandı. Ee, ölüm bu işin fıtratında da olduğuna göre, artık herkes kaderine boyun eğip susmalı ve evinde oturmalıydı. Olayı istismar etmek isteyen mihraklara fırsat verilmemeliydi. Soma’ya 4 bin polis eşliğinde taziyeye değil, sanki savaşa gelen ‘büyük diktatör’ün uyarılarını dinlemeyip “yuh” çekenler, onun tokadını da yiyebilirdi, çanak yalayıcılarının tekmesini de…
İşte Somalılar da tıpkı Roboskîliler gibi daha cenazelerini kaldıramadan devletin şiddeti ve baskısıyla böyle karşılaştılar!
Gezi sürecinde yeni başlayan ‘barış süreci’nin kesintiye uğrayacağı kaygısı-tereddüdü nedeniyle sokağa çıkmayan Kürtler, Soma’nın acısını yüreklerinde hissedip tarihi bir dayanışma gösterdiler. “Kürtler nerede?​”, “Onlar sadece kendilerini kurtarmanın peşindeler” diyenlere de insanlık dersi verdiler. Çünkü en iyi mücadele edenler bilirdi; acıları paylaşmayı, dayanışmayı, bu acılardan yeni bir yaşam kurmayı...
Otuz yıl önce madenciler Zonguldak’tan Ankara’ya yürürken dillendirilen “Zonguldak Botan el ele” sloganları hayat bulmadığı için bu ülkede 40 bin insan öldü. Ülkeyi yönetenler halkları düşmanlaştırarak bu sömürü, zulüm ve ölüm düzenini sürdürdü. Bugün otuz yıllık acı deneyimlerden süzülmüş “Roboskî’den Soma’ya hesap sormaya” sloganı, bize Kürtlere, işçi-emekçilere yapılan zulmün hesabını sormak ve yeni bir yaşam kurmak için yürümemiz gereken yolu öğretiyor. Çünkü acılarımız gibi mücadelemizi de birleştirdiğimizde ‘büyük diktatör’ sığınmak için marketten daha fazlasını aramak zorunda kalacak!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada

OVP masada

Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et