Yerin üstünde kalan kadınlar
Fotoğraf: Envato
"Ne tütün kaldı, ne hayvan, tek çare maden” diyor biri. “Tütüncülük yapıyoruz. Kazanacağıma borçlandım. Borçları ödemek için çocuğum madene girdi” diyor bir başkası.
Soma katliamında canlarını yitirenlerin çoğu ölüme mahkûm ucuz işçiler olarak yer altında değil, tütünün kokusunu parmaklarında taşıyarak yer üstünde çalışmalılardı. Yerin altında maden karasına değil, yerin üstünde toprak kokusuna bulanmalılardı. Evlatlarının ölüsüne kucak açan Savaştepe, Kırkağaç, Kınık, Elmadere… Bir zamanların en önemli ihraç kalemi olan tütünün kırıldığı bu topraklarda şimdi kırılan ise gencecik işçi bedenleri…
Adım adım madene mecbur bırakılan tarım coğrafyasının toprağından, tütününden, hayvanından, yeşilinden edilenleri, ölümün karasına mahkum edilenler oldular.
Zamanın Cumhurbaşkanı Demirel’in “Gerekirse Çankaya Köşkü’nün bahçesini bile araba fabrikasına veririm” diyerek açtığı yoldan yürüdü “Büyük Türkiye”nin yolunu döşeyenler. “Tarımı köylüden kurtaracağız” diyerek küçük aile üreticiliğini yok ettiler. Tütün Yasası’yla çiftçilere destek mekanizmalarını ortadan kaldırıp, özelleştirmenin, TEKEL’in varlıklarının satışının önünü açtılar. Üreticiyi uluslararası tekellerin insafına bırakıp, köylüye ödenen paranın çekilen zahmete değmediği bir düzen kurdular. IMF, Dünya Bankası anlaşmaları, AB müktesebatları, üretimin değil ithalatın geçer akçe haline gelmesi… Köylülüğün tasfiyesi, artan işsizlik… Ve tarımın ana iş gücü olan kadınların artık işsiz bile sayılmadığı bir ekonomik düzenin taşları döşendi tek tek. Üreticileri kredi veren bankalara, toprağına göz diken şirketlere yem ettiler. Büyükşehir yasasıyla otlakların ve meraların özelleştirilmesinin önü açılırken, halkın yararlanabileceği il genel meclisine bağlı yatırımlara merkezi hükümet tarafından el konulmasına olanak sağladılar. Gıda ve tohum tekellerine çoktan peşkeş çektikleri tarımsal üretim girdileriyle toprağı verimsizleştirdikleri yetmediği gibi şimdi de “mirasla toprak bölünmesine son” diyerek Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası ile küçük üreticilerin belini bükecek, toprakların büyük şirketler tarafından ucuza kapatılmasının önündeki “ufak pürüzleri” de böylece temizleyecekler. Üstelik bu yasayla kadınların tarım toprakları üzerindeki miras haklarının “Toprağı işlemeye ehil olmadıkları” gerekçesiyle gasbedilmesinin önünü de açacaklar.
Tarımdan ekmek yiyemez olan aileler kentlere göçe zorlandı. Bunu bile yapamayacak kadar çaresiz olanlar erkeklerin madene mecbur kaldığı, kadınların ise tümden güvencesiz ve korunaksız hale geldiği bir yaşama mahkum edildi. Kadınlar, hem bir zamanlar emekleriyle anılan tarımsal üretimden koparıldılar, hem de dul ya da yetim kalmanın “fıtratında” olduğu kölelik düzeninde ağıtlara, acılara gömülüp, çocuklarıyla nasıl bir hayat kuracaklarının derdine düşmek zorunda bırakıldılar…
Biliyoruz elbet tarımsal üretimde ferah fersa bir hayat yaşamıyordu bu kadınlar. Emekleri görünmez, çifte yükleri ağırdı elbet. Olması gereken, emeklerini görünür, yüklerini paylaşılır, geleceklerini güvenli kılmaktı. Yapılan ise kadını işsizliğe ve güvencesizliğe, erkeği sömürüye, olmadı en “literatüre uygunundan” ölüme mahkum etmek oldu.
Ağıtları dünyayı kaplayan kadınların avuçlarına bırakılan sevdiklerinin cansız bedenleri olduğu kadar, daha da ne etseler çıkamayacakları bir yoksunluk, muhtaçlık ve yalnızlık durumu oldu.
Bütün bunların üstüne bir de işçilerin canı pahasına var ettikleri sosyal hakları, sanki lütuf gibi kadınlara ve çocuklara “bahşeden” devletliler “yardımlardan, bağışlardan” söz etmiyor mu! Kadınlara üç kuruşluk aylık bağlamak için adalet arayışlarından vazgeçmelerini salık vermiyorlar mı bir de! Kadınların öfkelerini “ehlileştirmek” için “tevekkül” görevlilerini salmıyorlar mı kadınların üstüne!
İşte bunlar onların “literatürü”nde yazanlar.
Yarattığınız yer altı karanlığına kaçın arkanıza hiç bakmadan bence. Çünkü yer üstünde kalanlar gelecekler. Yarın değilse bile, yakın zamanda gelecekler.
- “Aileyi koruma” lafının altından yine nefret ve düşmanlık çıktı! 08 Ekim 2022 00:45
- Başörtüsü istismarında at başı gidenler 06 Ekim 2022 04:28
- Bizi kim öldürüyor? 05 Ekim 2022 05:18
- ‘Sözleşmeden vazgeçmiyoruz’ demek ‘Tek adam yönetimini tanımıyoruz’ demek 21 Temmuz 2022 05:00
- Beşikten mezara rehineliğin adı: Çocuk yoksulluğu 15 Nisan 2022 00:55
- Emma’dan Emine’ye... 10 Mart 2022 23:56
- Kadın dostu postunda emekçi kadın düşmanlığının şahikası: Farplas 18 Şubat 2022 01:20
- ‘Küçüğün rızası’ diyen Bakan çocukların nafakasına göz dikti 11 Şubat 2022 00:00
- Cezaevlerine göz kulak olmak, dillerimizi koparamasınlar diye dil olmak... 28 Ocak 2022 05:00
- 6. Yargı Paketi tehlikesi: Nafaka hakkına saldırıda somut adımlar 07 Ocak 2022 04:54
- Geçen hafta yoksulluktan, çaresizlikten yedi çocuk öldü 24 Aralık 2021 05:00
- Asgari ücreti kadınlara lüks haline getirenler 10 Aralık 2021 04:52