20 Mayıs 2014 00:35

Bu ülke Panoptikon'a mı çevrilecek?

Bu ülke Panoptikon\'a mı çevrilecek?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dillerinin ucunda… Az kaldı… Soma madeni cinayetinin AKP’ye karşı olanlar tarafından işlendiğini söyleyecekler, neredeyse. Hatta bu facianın Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını engelleme girişimi olduğunu, Gezi olaylarının yıl dönümü bahanesi olduğunu da… Bu bahane bahane değil.
***
Soma madeniyle ilgili her itiraz edene bu kadar şiddetle, düşmanca saldırıyorlar, OHAL uygulamasını yürürlüğe sokuyorlar, herkesi provokatör ilan ediyorlar. Bu bir değil, iki değil. Zoru, baskıyı, korkuyu ülkenin yönetim biçimi haline getirmeye çalışıyorlar. Ama böyle giderse bu ülkenin geleceği karanlık olur. Kendinden olmayan herkesi düşman görürsen, sorumlulardan hesap sormasını engellersen, kimseyi dinlemesen, güvenlik kuvvetlerini halkın üzerine gönderirsen insanların tepkisi elbette giderek büyür. Bu gidişat, gidişat değil.
                    ***
Ta, olayın ilk duyulduğu anda itibaren bu facianın boyutunu görmeyen var mıydı? Evet, vardı. Her zaman olduğu gibi olayı küçültmeye, olayın üstünü örtmeye çalıştılar. AKP’nin iki milyon insana bedava dağıttığı kömürün satın alındığı Soma madeninde yaşanan facianın ülke tarihinin en büyük faciası olduğunu sonradan fark ettiler. Yandaş medya sayesinde bu faciayı hemen çarpıtmaya çalıştılar. Saatlerce 17 ölü, trafo patladı diye duyuruldu. Baktılar ki olmuyor, olayın sorumluluğu tamamen kendilerine ait olacak. Aradan dört-beş gün geçtikten sonra madenin sahibini, yöneticilerini ortaya çıkardılar, basın toplantısı yaptırttılar,  ifadeler alınmaya başlandı vs… Geç gelen adalet, adalet değil.
                              ***
Kâr marjı en yüksek sektörlerinden biri olan madencilik iş adamlarının iştahını kabartır, para hırsını gözlerini ve insanlığını kör eder, vahşileştirir. İşte burada her ne kadar kapitalizme boyun eğse de devlet içgüdüsel olarak devreye girer. Özel sektör de olsa, mevzuatını, yasalarını gereği gibi çıkartır. Denetimlerini gereği gibi yapar. Yapmazsa ne olur? Soma’da görüldü. Yaşam odalarının ve acil çıkış yollarının olmadığı, oksijen maskelerinin çalışmadığı, facianın önceden geldiğini haber verdiği ve ilkel koşulların hüküm sürdüğü 301 maden işçisinin canını feci şekilde vererek ortaya çıktı. Alınacak güvenlik önlemleri için harcanacak paranın bedeli, Soma’da olduğu gibi paha biçilmez şekilde ödenir. Özce devlet, “Mevzuatta, yasalarda yok diye önlem alınmaz mı” demez, diyemez. Böyle devlet, devlet değil.            
                  ***
Kadercilik madercilik, fıtrat mıtrat gibi söylemlerle, danışmanların savunmasız acı içerisindeki halka tekme, bağırana tokat atmakla ülke yönetilemez. Eğer yönetilirse, o ülkede vatandaşın devlete güveni kalmaz. Elbet, bundan böyle herkes gücünü konuşturmaya kalkar, gücü olan önüne geleni yıkar geçer, vurur kırar, çalar çırpar, yasaları çiğner sonradan da “Takdir-i ilahi”,  “kader” der işin içinden çıkar. Bu kader, kader değil.
                  ***
Yoksa asıl niyet bu ülkeyi bir Panoptikon hapishanesine dönüştürmek mi? İngiliz Toplum Kuramcısı Jeremy Bentham’ın tasarladığı o meşhur hapishane gibi bir ülke olması mı arzulanıyor, yani? Bu ülkedeki insanların, saklanacak bir yerleri olmadığını, her hareketinin izlendiğini sanarak kendini her an kollamak zorunda kaldığı bir cezaevinde yaşıyormuş gibi algılanması mı isteniyor? İyi de bu anlayış, Soma’daki maden faciasının normalmiş, sıradanmış gibi algılanması için dünyadan örnekler verilen o maden kazalarının olduğu geçen yüzyıllarda kaldı. Böyle devlet yönetme anlayışı çoktan çürüdü gitti bile. Bu akıl, akıl değil.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa