‘Büyük irade’ durduğu yerde duruyorsa!
Fotoğraf: Envato
Soma katliamıyla birlikte yıllardır; “Özelleştirelim güzelleştirelim”, “Esnek çalışma ekonomik gelişmenin vazgeçilmezidir”, “Taşeron çalışması olmazsa ekonomi ayakta kalamaz”, “Kurallı çalışmayı savunmak tembelliği savunmaktır”… gibi akla ziyan her yolla özelleştirmeyi, taşeronlaştırmayı savunanlar; bütün bunları savunanlar onlar değilmiş gibi Soma’daki “vahşi çalışma koşullarına” verip veriştiriyorlar. Bu iddiaların sahipleri, taşeron çalışmasını, dolaylı olarak da özelleştirmenin nasıl bir vahşi sömürünün önünü açtığını, işçi haklarının tanınmadığını, taşeronluğun, “dayıbaşı”lığın çağdaş bir işçi-patron ilişkisi olmadığını öne sürenlere karşı savaşanlar onlar değilmiş gibi konuşuyor, yazıyorlar.
Yandaş medya, çoktan Soma Holdingi ayak altına attı ve Soma Holding ve patronu hakkında verip veriştiriyor.
Çalışma Bakanı ile Enerji Bakanı ise, Soma’daki ölüm tuzağına dönüşen ocakların denetiminden kimin sorumlu olduğu konusunda anlaşamıyorlar; her biri öteki bakanlığı sorumlu gösteriyor. Kendine parti içinden eleştiri olan Çalışma Bakanı ise bir adım daha öne çıkarak; “Bu iş, iyiden iyiye sömürü mekanizması haline geldi”, “Teftişçilerin teftişi gerekli, “Madenleri kapatalım” gibi, biz fanilerin bir bakanının bunları böyle söylemesine pek anlam vermediği bir kafa karışıklığı da sergiliyor.
Soma katliamını yarattığı baskı ortadan kalkınca yeniden “eski ayarlarına” döneceklerinden kuşku olmayan bu çevrelerin böyle konuşmasının nedeni elbette ülke sathında emek düşmanlığına yönelik tepkinin yüksekliğidir. Ve bu koşullarda taşeronlaştırmayı savunmanın Soma’daki katliamı savunmak olacağının farkındalar. Ama buna kanmamalıyız. Nitekim Çalışma Bakanı bile “Bu taşeron çalışması denilen çalışma” diyerek, sanki taşeron çalışma kendi ekonomi politikalarının itici gücü olsun diye uygulamaya sokulmamış gibi, sanki bununla ilgileri yokmuş gibi konuşuyor. Ama aynı zamanda Mecliste bunu “Taşeron çalışmasının zeminini güçlendirmenin ve taşerona yasal kılıf oluşturmanın” gerekçesi olarak kullanmaya çalışıyor. Ona göre Meclise göndermeye çalıştıkları “Taşeron Yasası” çıkarsa taşeron çalışması pek güzel, modern bir çalışma biçimi olacakmış!
Evet, Soma’dan, Soma katliamı üstünden oluşan öfkenin estirdiği şiddetli rüzgar Hükümet cenahında, AKP saflarında, neoliberal politikaların savunucularını saflarında ve yandaş basında çarşıyı karıştırdı, ama seçim sürecinde Büyük İrade” diye billboardlara çıkarılan Başbakan Erdoğan, “ilk gündeki yerinde” duruyor. “O gün ve yer”, Soma’da bir maden işçisine tokat attığı, bir diğer maden işçisinin, danışmanı tarafından tekmelendiği, bütün bir Soma’nın polis şiddetinin ve 301 işçinin ölümünün kıskacına alındığı “gün ve yer”dir.
Dün, TOBB’nin 70. Genel Kurulunda konuşan Başbakan Erdoğan Soma’daki katliamdan malum “din görevlisi üslubuyla” söz ederken, denetçileri kandıran patron ve iş güvenliği önlemlerini denetlemeyen sendika ve işçileri suçladı. Başbakana göre, bu toplu katliamda özelleştirme, taşeronlaştırma, neoliberal politikaların ve bu politikaların sahibi Hükümetin, onun denetçilerinin hiçbir suçu, sorumluluğu yok!
“Büyük İrade” (“İradeyi külliye” demekte sakınca yok) durduğu yerde durduğuna göre, çok geçmeden “iradeyi cüzziye”yi kendisiyle uyumlu hale getireceğinden şüphe duyamayız.
Bunun anlamı ise; işçilerin, halkın tepkileri yatışınca her şey yeniden eski mecrasına dönecek; taşeron, dayıbaşıları, rüşvetçi denetçiler, hain sendikacılar, sorumsuz bakanlar ve bütün bu neoliberal politikaların savunucuları yeniden eski “modlarına” dönecektir.
Bunun olmamasının tek şartı işçilerin, emekçilerin sermayenin ve AKP Hükümetinin bu büyük işçi katliamını yeni bir ranta dönüştürterek, taşeronlaştırmayı rötuşlayarak yasalaştırmasına karşı mücadele başta olmak üzere;
- Taşeron çalışmasının yasaklanmasından,
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği yönetmenliğini her yerde uygulanmasında ısrar eden mücadele hattında yürümekten geçmektedir.
Eğer bakanların, Başbakanın ya da patronların vaatlerine inanılırsa bilinmeli ki, işçiler ve aileleri için yarın bugünden daha iyi olmayacaktır.
Daha önce benzer iş cinayetlerine kurban giden sayısız işçinin ailelerine yönelik vaatler nasıl boş çıkmışsa bugünkü vaatlerin de boş çıkmamasının hiçbir gerçekçi dayanağı yoktur.
“İşçilerin kurtuluşu kendi kollarındadır” diyenler boşuna dememişler.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00