TÜYAP Diyarbakır
Fotoğraf: Envato
"Yazının kadim coğrafyasına yolculuk”
Bu metafor hâlâ devam eden ve 25 Mayıs’ta sona erecek olan TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı’na ait. Her yıl farklı bir şiar ve metaforla ve daha çok sanatsal etkinliğin yapıldığı fuar bu yıl da bir hayli kalabalık ve renkli. Kuşkusuz TÜYAP bu etkinlikleriyle bölgede önemli bir ihtiyaca cevap olmaktadır. Yıllarca olumsuz koşullarda yaşayan ve kitap ile sanatsal etkinliklere hasret kalan bölge insanı fuara oldukça ilgi gösteriyor. 5. kez düzenli olarak izlediğim fuara, hem yayınevlerinin hem de bölge insanının gösterdiği ilgi, gelecek hakkında daha umutlu olmamıza imkan sağlıyor.
Kürtçe yayınevlerinin sayıca çoğalması, Kürtçeye ve bu dilde yazılmış eserlere olan ilginin bir göstergesidir. Fuar da edebi eserlerin gerek içerik gerek sanatsal eleştirisine yönelik panellerin olması da ilerisi için umut vericidir. Kardeş dillerin bir arada ve birbirini besleyerek yaşam alanı bulması için bu, fuarların en anlamlı yanlarından biri olsa gerekir.
Bu yıl yapılan etkinliklerin bir başka özelliği etkinliklerin forum havasında yapılıyor olması. Bu etkinlikler de okurun da üretilen eserler hakkında görüş bildirmesi daha iyi eserlerin gün ışığına çıkmasına da aracı olmaktadır. İzlediğim forumlar da okurun aktif olarak görüş bildirmesi biz yazanların da kendileriyle ve ürettikleriyle yüzleşmelerine olanak sağlamaktadır. Gelinen noktada Kürtçe okurun artık “Kürtçe olsun da nasıl olursa olsun” görüşünden hızla uzaklaştığını, tercihlerinde daha titiz davrandığını ve sanatsal kriterlere ağırlık verdiğine tanık oluyoruz. Bunda çeşitli üniversiteler de açılan lisans ve yüksek lisans bölümlerinin olumlu etkisi de vardır. Özellikle Artuklu Üniversitesinde okuyan öğrencilerin okur profilinin çok yüksek olduğuna tanık oldum. Değişik yayınevlerine ait stantlardan edindiğim bilgilere göre kitaba en çok rağbet edenler arasında üniversiteliler en önde gelmektedir.
Forum havasında geçen etkinliklerden edindiğim izlenimlerden biri de katılımcıların not almalarıydı. Bu da gelenlerin yazmak ve yazma eylemini önemsedikleriydi. Kuşkusuz bölgede yaşayan insanların hemen hemen hepsinin yazılacak bir öyküleri vardır. Ya da tanık oldukları acılar. Bu yıl yayımlanan eserlerin çoğunda dil, eskilerine oranla daha bir yetkinleşmiş, estetik kaygılar daha çok gözetilmiş. Bütün bu olumlamaların yanında yazılan eserlerin çoğunda eser yazarının Türkçe eğitim görmesi sonucu edinmiş olduğu edebi dilin direkt olarak eserine yansıdığına tanık olmak üzüntü vericidir. Bu baskının kısa zamanda giderilmesi mümkün görülmemektedir. Zira insanlar hâlâ Türkçe üzerinden teorik donanımlarını yapmakta, hâlâ Türkçe eğitim görmekte, günlük yaşamda egemen olan dil Türkçedir.
Barış süreci kuşkusuz kültürel ve edebi gelişmeleri doğrudan etkilemektedir. Ancak eğitim dili Türkçe olduğu sürece Kürtçe yazılacak eserlerin bu baskıdan kurtulması mümkün değildir. Gündelik yaşam dilinin yazılan edebi dile müdahalesi ve o alan da kendine yer bulması, eğitim dili farklı olduğu sürece çok ta anlamlı değildir. Bir dilin eğitim sürecinden mahrum olması her şeyden önce yazımda eksikliğini hissettirecektir. Hele edebiyat gibi daha bir üst dil gerektiren bir alandaki bu eksiklik ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlara sebep olmaktadır.
Kürtçe eğitimin önündeki engellerin kaldırılması “yazının kadim coğrafyasında” daha çok sanatsal üretim anlamına geldiği gibi kardeş dillerin yazınsal üretimleri için de daha çok yaşam alanı açacaktır.
Her yeni eserin daha iyi bir dünyaya açılan bir pencere olduğu Diyarbakır’dan selamlar…
- Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014 00:29
- Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014 00:09
- Şiire saygıyla 07 Haziran 2014 00:27
- Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014 00:05
- Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014 00:26
- Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014 00:14
- Dünyanın gülü Mayıs 03 Mayıs 2014 00:07
- Ortak vicdan 26 Nisan 2014 00:04
- O gün 19 Nisan 2014 00:09
- Enfal 12 Nisan 2014 07:24
- Seçimden sağaltılanlar 05 Nisan 2014 00:01
- Sandık ve vicdan 29 Mart 2014 00:10