26 Mayıs 2014

Sınırın ötesi de artık tekin değil!

Cumartesi günü Almanya-Köln Arena’da Türkiye kökenli taraftarlarına seslenen Başbakan Erdoğan, yine polis şiddetini sahiplendi, “Polis vurmayıp da ne yapacaktı!” dedi, yine kendilerine darbe yapılmak istendiğinden dem vurdu; yine “Menderes’e yapılanlar bana da yapılmak isteniyor” dedi;… “mağduru” oynamaya devam etti.
Konuşma yaptığı stada topladıkları onu, “Dik Dur Eğilme Ümmet Seninle”, “Dik Dur Eğilme Gurbetçi Seninle!” diye hamasi sloganlar ve yerli yersiz haykırışlarla cesaretlendirseler de Ren’in batı yakasında, Erdoğan’ın topladığından birkaç kat büyük bir kalabalık onu protesto ediyordu. Bu, protesto eylemini düzenleyenlerin beklentilerini bile çok aşan kitle Başbakanı, Robosk’i ve Reyhanlı katliamlarının, Gezi direnişindeki polis şiddetinin, öldürülen ve yaralanan gençlerin, Soma’da katledilen 301 işçinin sorumlusu olarak suçluyordu.
Karşılayıcılar ve yandaş medyanın ölçüsüz hamaseti gerçeklerin üstünü örtemeye çalışsa da Başbakan Almanya’da Türkiye’nin Başbakanı olarak değil, AKP’nin fiili “Cumhurbaşkanı adayı” olarak, kendi yandaşları tarafından karşılandı.
Yandaşları tarafından gürültülü bir biçimde karşılansa da Erdoğan biliyordu ki, Almanya’daki Türkiye kökenli nüfus ve Almanya kamuoyu onu; Türkiye’deki katliamların, polis şiddetinin basın ve öteki özgürlüklerin ayaklar altına alınmasının, siyasilerle doldurulmuş cezaevlerinin, iş cinayetleri sıralamasında dünya üçüncülüğünün, Türkiye tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk rezaletinin… giderek daha despotik bir rejim oluşturmaya yönelen bir zihniyetin temsilcisi olarak karşılıyordu.
Bu yüzden de Başbakan Köln’de, bütün bu son yıllara yayılan yükün yanı sıra, Soma’daki büyük işçi katliamının ve sonrasında ülke sathına yayılan, Hükümeti ve onun ekonomi politikasını hedef alan protestoların yanı sıra Gezi direnişi günlerinden Okmeydanı’na uzanan polis şiddetine yönelik tepkiler ile ”diktatörlük” eleştirilerinin “sıcak” ağırlığı altında konuştu.
Artık Başbakan ve AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, Türkiye’nin sınırlarının dışına her çıktığında sırtındaki bütün bu kamburların yüzüne çarpılacağını bu son Köln seyahatinde duyumsamış olmalı. Artık Erdoğan ve partisi için sınırın ötesi de çok tekin bir alan değil. Çünkü artık  dünyada sorgulanıyor uyguladığı politikalar.
Kendisinin Köln’de konuştuğu saatlerde 67. Cannes (Kan) Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünün “Kış Uykusu” filmiyle Nuri Bilge Ceylan’a verilmesini bile Başbakan, çok “manidar” bulmuş olmalı. Hele bu ödülü Türkiye’nin ilk kez 1982’de, Türkiye’de yasaklanmış olan “Yol” filmiyle Yılmaz Güney’e verildiği dikkate alındığında, bu ödülün bu yıl Nuri Bilge Ceylan’a verilmesini Erdoğan kendisine karşı bir tutum olarak değerlendirecektir. Başbakan bunu henüz böyle bir açıklıkla ifade etmedi ama muhtemeledir ki bir vesileyle bunu söyleyecektir. Hele de Nuri Bilge Ceylan ödülünü, “Son bir yılda öldürülen gençler ve Somalı madencilere atfettiği”ne göre hepimizi gururlandıran bu ödülün Başbakanı çok rahatsız etmiş olacağını söylemek abartı olamaz.
Başbakanın Almanya’ya yaptığı bu gezinin pratik amacı elbette ki “Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy toplamak”tır. Almanya kamuoyu ve Almanya’daki Türkiye kökenli, 2.7 milyon “seçmenin” kanısı da bu doğrultuda. Hatta Erdoğan’ın Almanya’daki yandaşları, “Başbakan, Cumhurbaşkanı adaylığını Almanya’dan ilan edecek” diye bir propagandayı da yürüttüler. Ve iddia bu seçmenlerin çok büyük çoğunluğunun Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ı görmek istedikleri doğrultusundadır. Onu için de Erdoğan ve yandaşları Almanya’daki Türkiyelileri “politize ederek” avantajlarını artırmayı hesaplamaktadırlar. Ancak bu hesabın tutmama ihtimali de tutması kadar kuvvetli bir ihtimaldir. Hele de AKP Hükümetinin dünyadan böyle tecrit olduğu ve dünya kamuoyu gözünde itibar yitimine uğradığı bir zamanda, Almanya’daki  diğer AB ülkelerindeki Türkiye kökenli nüfus neden Erdoğan’a oy versin ki?
Tersine bugün, AB ülkelerindeki Türkiye kökenliler için bugüne kadar Erdoğan’ı ve partisini desteklemiş olmanın kendilerine ne kazandırdığını, ne kaybettirdiğini sorgulamaları için daha çok neden vardır.
Yeter ki, sorular doğru sorulsun ve yanıtları da açık biçimde verilebilsin!

Evrensel'i Takip Et