G-9 gazeteci örgütlerinin bildirisi tarihseldir...
Fotoğraf: Envato
Bugün yani 27 Mayıs, bir ülkenin tarihine not düşen ve hatta geleceğini belirleyecek olan toplumsal ilk sivil direnişinin başlamasına neden olan gündür.
Geçen yıl bugün, iş makineleri Taksim Gezi Parkı’nda yıkıma başlamıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul 6.İdare Mahkemesi 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararına rağmen,yani imar izni olmadan Taksim Gezi Parkı’nda AVM inşasına girişmişti. (Her zaman yapıldığı gibi asıl niyetlerini saklamak ve bu iddianın üstünü kapatmak için Taksim Yayalaştırma Projesi kılıfını devreye sokmuşlardı.)
Aslında bugün, siyasi hükümetin “Madem iktidarız, istediğimizi yaparız. Dediğimiz dedük, çaldığımız düdük” mantığıyla yürüttüğü halka dayatmacı siyasetinin ipliğinin pazara çıkmasıdır.
Aslında bugün, hükümetin “Göz boyama, algılarla yönetme, fakiri daha fakir ederek eline bir ekmek vererek sevindirme, zengini daha zengin ederek trilyonluk ihalelerle ağzını sulandırarak toplumu paranın esirini etme, kendilerinden olmayanı da yok etme” siyasi politikasının deşifresidir. Bu felsefenin sefilliğinin kendini tanıtımıdır. Aslında, zenginiyle fakiriyle herkesi paraya, rantsal çıkarlara muhtaç haline getirerek ideolojisi olmadan yürütülen bir siyasi mantığın iflasıdır. Bu gerçeği, o gencecik fidanlar Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, ve Berkin Elvan devlet terörüyle hayatları pahasına ve on binlerce gencin de yaralanmasıyla gözaltına alınmasıyla gözler önüne sermişlerdir.
Bu nedenle, siyasi iktidar, kendini “Çıplak” gösteren bu direnişe topyekün acımasızlığıyla saldırmış, katılanları, destekleyenleri sindirme, korkutma politikasını gütmüş ve gütmeye de devam etmektedir. Var gücüyle bu ülkenin siyasi tarihinde bir dönüm noktasını oluşturan Gezi Ruhu’nu yok etmeye çalışmaktadır. Ne var ki; tüm bu baskılara rağmen aynı zamanda haksızlığa karşı çıkış anlamını kazanan bu direniş, ülke yönetiminde özdenetim ve halkın kararının da dinlenmesi gerektiği geleneğini de yaratan bu direniş, gün geçtikçe vicdan sahibi, aklıselim, duyarlı ve vatandaş olma gereğini duyan insanlar tarafından devam ettiriliyor. Ancak bu çatışma her geçen gün keskin bir tavır alıyor, gelecek konusunda endişe yaratıyor.
***
İşte tam da bu noktada gazetecilerin birkaç gün önce yaptığı çok önemli bir açıklamaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası (Haber-Sen), Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Ankara Temsilciliği, Çağdas Gazeteciler, (ÇGD), Diplomasi Muhabirleri (DMD),Ekonomi Muhabirleri, Parlamento Muhabirleri (PMD), Profesyonel Haber Kameramanları (PHKD), Türkiye Foto Muhabirleri (TFMD) derneklerinin birleşmesinden oluşan G-9 Gazeteci Örgütleri Platformu en son Okmeydanı'daki gelişmelerle ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yorumu üzerine bir basın bildirisi yayınladılar. Malum üzere pek duyulmayan "Sabrın sonu Felaket" başlıklı bildiride, özetle şöyle denildi:
“Türkiye son derece tehlikeli ve artık çoktan ölümcül olmuş gerilim günleri yaşarken, iktidar ve Başbakan adeta yangına körükle giden bir dil kullanıyor. Toplumsal belleğinde Maraşların, Çorumların, Sivasların derin izleri olan ülkemizde sorumluluk makamlarındakilerin 'nefret söylemi' kullanarak bu tehlikeli ve ölümcül gerilimi daha fazla tırmandırmalarının sonucu topyekün bir felaket olacaktır. Başbakan Erdoğan, ne yazık ki, polis şiddeti sonucu ölümlerin her yıl biraz daha arttığı neredeyse düşük yoğunluklu bir savaş bilançosuna dönüştüğü ülkede, Gezi'de 'kahraman' ilan ettiği polisleri 'Eli kolu bağlı mı duracak? Bir şey yapmayacak mı? Nasıl sabrediyorlar anlamıyorum' diyerek toplumsal olaylarda daha sert tutum almaya yöneltiyor”
Bildiride, ülkenin giderek bir karanlığa gittiği de belirtilerek toplumsal öfke patlamalarının felaket olacağı vurgusu yapıldı.
***
Evet özce… Bu ülkenin geleceği konusunda hiç kimse emin değil.
Evet, özce… Ne yaparsanız yapın, bir yerde zulüm varsa, baskı varsa, haksızlık varsa, yolsuzluk varsa orada başkaldırı da vardır, isyan da vardır, direniş de vardır.
- AKP'nin de adayı İhsanoğlu olursa... 24 Haziran 2014 00:10
- Reva mı? 17 Haziran 2014 00:15
- Evrensel gazetecilik... 10 Haziran 2014 07:10
- Sırt çantalılar 03 Haziran 2014 00:11
- Bu ülke Panoptikon'a mı çevrilecek? 20 Mayıs 2014 00:35
- Tek adam... Tek güç... 13 Mayıs 2014 00:12
- Haşa… sümme haşa! 06 Mayıs 2014 00:11
- 1 Mayıs! Maskeler inecek... 29 Nisan 2014 00:11
- 'Çocuk cezaevleri kapatılsın!' 22 Nisan 2014 00:37
- Çuvaldız batmıyor... 15 Nisan 2014 00:13
- Cumhurbaşkanlığı seçimi yeni rejimin adıdır 08 Nisan 2014 00:06
- Yerel seçimlerin getirdiği... 01 Nisan 2014 00:10