27 Mayıs 2014 11:58

Ljubliana’dan selam!

Ljubliana’dan selam!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ljubliana kentinin ev sahipliği yaptığı ICORN, yani Sürgündeki Yazarlar Kongresi’nden selam. Kongre aslında yaşadığımız dünyanın bir iz düşümü gibiydi. Suriyeli yazarlarla sohbet ediyorum. Milliyetçilik ile dinciliğin hesaplaştığı bir coğrafyada sanatın ve edebiyatın, düşüncenin nasıl bir yeri olabilir?
İranlı yazarlar, Mısırlı, Filistin/Gazze, Iraklı, Cezayirli, Etyopyalı, Eritreli, Zimbabveli,  yazarlar, elbette Rusya ve Beyaz Rusya olmazsa olmaz bu tabloda. Latin Amerikalı yazarlar yok artık sürgün yazar listelerinde. Honduras dışında. Hatta bir çok Latin Amerika ülkesi sürgün yazarları, gazetecileri, sanatçıları ağırlamak üzere ICORN ağına katılma hazırlığında…Yeni Avrupa Kanada, Avustralya kentleri de istekli. Bu dünyadaki baskıcı rejimlerin yarattığı yangının da aslında bir yansıması…
2011-13 yılları arasında sürgündeki yaratıcı emek sahiplerinin 52’si yazar, 40’ı
gazeteci, 16’sı şair, 8’i İnternet ağı yöneticisi, 5’i romancı, 4’ü medya çalışanı, 3’ü akademisyen, 2’si karikatürcü, 2’si çevirmen, 2’si insan hakları aktivisti, 2’si editör, 1’i radyo çalışanı,1’i şarkı yazarı, 1’i foto muhabiri, 1’i yayıncı.
Bu zaman diliminde, Türkiye’de de yargılanan ya da hapiste olanlar arasında yukarıdaki her kategoriden insanlar vardı.
Ve bütün baskıcı rejimler, bunların bu kategorideki çalışmalarından dolayı değil, “terör” örgütleri ile olan bağlantıları nedeniyle yargılandıklarını veya hapiste olduklarını iddia ediyorlar. Hep bir ağız birliği ile...
İranlı sürgündeki yazar, şair ve gazeteciler arasında kadınlar büyük bir çoğunluk oluşturuyor. İran’daki aydınlanmacı başkaldırıda zaten kadınlar şimdiden simgeleşmiş vaziyette.
Suriyeli karikatürcü, “Arap Baharı, İslamistler tarafından kaçırıldı”, diyor.
İranlı Nesrin Madani, Kültür ve İslami Rehberlik Bakanlığının izni olmadan, onun sansüründen geçmeden hiç bir kitabın yayınlanamadığını anlatıyor. Yeni Başkan Rohani’den umutluyduk, değişim için söz vermişti diyor. Ama değişen bir şey yok. İki şair tutuklandı, Mehdi Musevi ve Mahsur Kuşani. Arapça ve Kürtçe ana dilde eğitim yasak. Bir gazete kapatıldı yine. Film Yapımcısı Bahman Gahodi ülkeyi terk etti. İran diyor, Kuzey Kore ile yarışıyor ve acı bir gerçeği ekliyor: “Ben halkımdan korkuyorum. Hükümetle mücadele edebilirim, ama halkımla...”
Afganistan’da Hint kökenli, Şuşmita Banerci adında bir kadın yazar öldürüldü. Çin’de Gao Yu diye bir yazar kayıp.
Suriyeli Yazar, Nejat Tayara, Suriye’nin meşhur Muhaberat’ındaki zor tutukluluk günlerinin travmasını hâlâ atlatamamış, benden 3 yaş büyük 68’inde. Paris’in merkezinde ama bir stüdyoya sığınmış vaziyette. Ailesi deseniz Arap Emirliklerinde. Muhaberat hep bildiğiniz Muhaberat. İnsanları omuz omuza, hücrelere, balık istifi doldurmaya devam ediyor. ‘80’li yıllarda biat etmeyen Filistinlileri yine aynı biçimde doldurmuşlardı hücrelerine. Nejat, en başta demokrasi isteyen aydınları, yazarları kurşunlayarak, hapsederek, cihatçıların önünü Esad açtı” diyor.
Etyopya’da askeri diktatörlük rejimini Eritreli gerillalar yıkmıştı. Ve şimdi, ikisinde de diktatörlük sadece elbise değiştirerek geri döndü.
Önümüzdeki günlerde General Evren belki mahkum olacak ama 12 Mart ve 12 Eylül rejiminin devamlılığının sürgüne sürüklediği Doğan ve İnci Özgüden, Hasan Bildirici, Hüseyin Turhallı, Şükrü Gülmüş, A. Kadir Konuk, Haydar Işık, Hayri Argav, Ahmet Mücek, Nuri Akalın ve Azimet Ceyhan gibi bir çok Türk ve Kürt yazarlarımız hâlâ Avrupa ülkelerinde sürgün yazar konumundalar. Onların özgürce, korkusuzca Türkiye’ye gelebilme olanağının sağlanmasını talep ediyoruz.
28 Şubat darbesi sonrası herkesin sustuğu Türkiye’de militarizme yönelik eleştirilerinden dolayı defalarca yargılanan Gazeteci Erol Özkoray’ın 22 Mayıs’ta, yani konferansımızın devam ettiği sırada, bu kez “sivil” otoritaryanizmi eleştiren “Gezi” kitabından dolayı yargılanması, bir “trafik kazası” değil, militer ya da sivil olsun, Türkiye’de otoriter geleneğin asla değişmediğinin bir kanıtı değildir de, nedir?
Son olarak halen cezaevinde tutulan Felsefeci ve Dil Bilimci Sevan Nişanyan’a, Azadiya Welat Gazetesi Editörü Tayip Temel’e, ömür boyu hapse mahkum olan Çevirmen Tonguç Ok’a (İngilizce, İspanyolca, İtalyanca ve hapiste öğrendiği Kürtçe tercümeler yapıyor), 25 yıla mahkum Roman Yazarı Edip Yalçınkaya’ya, cezaevinde yaratıcı yazma eylemlerini sürdüren Felsefeci Zeki Bayhan’a, Erol Dündar’a, Şair Hasan Rüzgar’a, Murat Türk’e ÖZGÜRLÜK diyorum.
Biliyorum hepsine, “Başka suçtan yatıyorlar” yanıtı verecekler. İnanmayın, hepsi kimliklerinden, temel hak ve özgürlüklerini, özgürce kullandıkları için, siyasal düşüncelerinden dolayı hapis yatıyorlar. Ve onlar en ağır hapislik koşullarında bir yazar olarak nasıl yaratıcı olduklarını çoktan kanıtladılar. Onların “terrorist”ler olduğuna kimseyi inandıramazsınız. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa