28 Mayıs 2014

Mavi Marmara kararı, bir maskelemedir!

Mavi Marmara adlı gemi, kuşatma altındaki Gazze halkına insani yardım için Akdeniz’e açıldığında, İsrail’in bu hareketi engellemek için hazır beklediği biliniyordu. Kuşku yaratan belirtiler alt alta sıralandığında, hükümetin böyle bir olaydan medet umduğu ve göz göre göre dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanan bu eyleme kapı açtığı iddiası yabana atılmayacak bir değer kazanıyor.
Ancak beklenen olmadı; hükümetin Ortadoğu’daki liderlik iddiasının tepetaklak olmasına yol açan sonuçlar zincirinde Mavi Marmara önemli halkalardan biri haline geldi. Halklar ve hükümetler nezdinde beklenen itibar artışının yerini gerileme ve sürecinin hızlanması aldı. Bütün sert kışkırtmalara karşın, sürekli propaganda çalışmaları Türkiye halkı açısından da olay hakkındaki kuşkuları dağıtmadı.
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin İsrailli dört üst düzey komutan hakkında verdiği tutuklama emri, aradan geçen dört yıldan sonra olayın yeniden ve bütün boyutlarıyla hatırlanması için bir vesile oluşturuyor.
Mahkeme kararı, uygulanamaz olmasının rahatlığıyla belki Mavi Marmara’dan kahramanlık efsaneleri türetmeye çalışanlar açısından yeni bir propaganda hamlesinin dayanağı yapılabilir. Ama uluslararası etkileri bakımından yalnızca mizah konusu olabilir.
Kaybedilen dokuz hayat için duyulan acı, gerçekleştirilmesi imkansız bu kararla teselli bulur mu?
Yoksa o günden bugüne hâlâ giderilememiş kuşkulu soruları yeniden gündeme getirir mi?  
Diğer pek çok korkunç sorunun yanında pek masum kalan bir tanesini hatırlayalım: Gemide yer alması planlanmış Abdurrahman Dilipak ve on beş AKP milletvekili, son anda neden listeden çıkarıldı?
Son mahkeme kararının da anlamını buradan çözebiliriz. İsrail’in blöf yapmadığı, saldırının gemidekiler ve hükümet tarafından her an beklendiği koşullar apaçık bilinirken, AKP kendi adamlarını güvenceye alarak yolculuğa izin vermişken, asıl yargılanması gerekenler yerine asla tutuklanamayacak olan İsrailli generallerin mahkum edilmesi, gerçek suçlular üzerine atılmış bir örtü değil de nedir?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et