31 Mayıs 2014 00:05

Zinciriye şairleri

Zinciriye şairleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mayıs’ın son haftasına uygun olarak yaşanan sıcaklık artışının TÜYAP ile zirveye çıktığı bölge de “Zinciriye Şairleri Festivali” yüreğimize bir dağ pınarı serinliğini getirdi.
Taşın ve inancın şehri Mardin’den söz ediyorum. Bu yıl 2.si düzenlenen Şiir Festivalinin konuğu olarak geldiğim bu kadim ve hoşgörü şehrinde, sözün efsununa da tanıklık ettim. Anladım ve inandım ki hiçbir güç, şiirin hayatla ve insanla buluşması kadar etkileyici olamaz. Anlamını bilmeseniz de bir şairin yüreğinden akan söz pınarının o büyüleyici ve eşsiz nağmesi acılarınızı yatıştıracak, en insani duygularınızı çoğaltacak, hayata daha derinden ve daha güçlü olarak sarılmanın sonsuz enerjisiyle donanacaksınız.
Mardin’in yüzyıllara dayanan bir yaşanmışlıktan sağaltarak yarattığı bu kadim uygarlığın en güzel şiir olduğu gerçeği şehre ilk adım atışınızda sizi ayakta karşılıyor. Dokunduğunuz, bastığınız, gördüğünüz her taş, muhteşem bir şiirin birer mısrası gibi sizi kendi gizine doğru çekiyor. Artuklu Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Serdar Bedii Omay’ın açılış konuşması, bir büyük şiir gizeminin kapısını araladığımızı duyumsatıyor bize. Şiirin ve sözün başkentine geldiğimizin ipuçlarını veriyor; Şiirin mesih-âsa bir nefesi var. Öyle bir nefesi var ki şiirin, değdiği her şeyi, her kişiyi, her yeri ve her zamanı canlandırıyor, nezaheti ve nezafetiyle arındırıyor. Bir şiir festivali düzenlemek, sadece güzele olan iştiyaktan kaynaklanmıyor bizce. Mensubu olduğumuz medeniyetin en temel renklerinden, en esaslı unsurlarından biri de şiirdir. Şiirimiz ve şiire olan düşkünlüğümüz anlaşılmadan, bizi var eden şeyleri anlamak da mümkün değildir… İlimsiz şiir, temelsiz duvara benzer. “Bir şair arkadaşımız “taşlardan oluşmuş uçsuz bucaksız bir deniz Mardin” diyor. Bir diğeri “dillerin, dinlerin denizi” diyerek hayranlığını dile getiriyor.
Göksel Baktagir ve arkadaşlarının birbirinden nefis uşak makamındaki şarkılarıyla Mardin’in bir gerdanlık gibi dolandığı Mezopotamya’nın tarihine doğru bir yolculuğa çıkmaya ve kendi sesimizi, özlemlerimizi, dileklerimizi ve gizlerimizi paylaşmaya hazırlanıyoruz.
Ve başlıyor yürüyüşü, yüreğin imbiğinden geçmiş mısralar; Kürtçe, Türkçe, Arapça, İbranice, Farsça… İçten, sımsıcak, kardeşçe…
“Saydam aynasında eriyen yüz aldatmasın değişmedi ısı”
“Seni okuyorum suya düşmüş bir yaprağı okur gibi”
“Ferhad’ın nakaşsız havuzu başın da”
“Umutludur bir peşmergeye su taşıyan çocuk”
“Beni uyandır bu derin uyku dan, bir nehir bul içimde”
“Kahverengi bahçeler de ölür zaman”
“Annesi rüya olan çocuklar için”
“Orda dil, zamanı bir ayin gibi kuşanır”
“Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür”
“İnsana gıcırından aşklar gerek”
Şiirle demlenmiş Mardin’in ipeksi koynuna girmeye yürüdüğümüz de biz insan kimliğimizden gayrı her şeyimizi, Mardin’de kadim acılarını rüzgara salmıştı.
Bu buluşma yeni bir hayatın olabilirliğine bir yolculuktu, (Bu yolculukta emeği geçen herkese sevgiler, saygılar…)
“Çünkü şiirin dönüştürücü ve iyileştirici gücüne bütün yüreğimizle inanıyoruz.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa