31 Mayıs 2014 00:12

Organik O.C

Organik O.C

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Alışığız biz; yuvarlak rakamlı yıllarda yıl dönümü, anma yapmaya... Anmalara, kutlamalara, protestolara daha bir “kitlesel” katılmaya... Aslında işte öyle bir yıl dönümü 2014... İnsanlığın gördüğü en büyük felaketlerden “birinci”sinin yıl dönümü. Nasıl ki; 2. Dünya Savaşı insanlığı “nükleer silah felaketi” ile tanıştırdı; 1. Dünya Savaşı’nda da “kimyasal silah felaketi”ni gördük. Hem de ilk yılında. 1914’te... Tam; 100 yıl önce...
Eski vakitlerde “göz yaşartıcı gaz”; şimdilerde “biber gazı” adıyla bilenen; “O.C.” kısaltmalı gazla; ülkenin yarısı tanıştı son bir yılda. Bugün Metin Lokumcu’nun ölüm yıl dönümü, dün Çayan Birben’in ölüm yıl dönümüydü... Ve dün 159 gündür ölüme direnen 64 yaşındaki Elif Çermik’i kaybettik. Bu kaçıncı?
Kalp krizi, astım krizi, dil kanseri.. Ölüm kağıtlarında ne yazarsa yazsın; biz onları biber gazının öldürdüğünü biliyoruz. Gezi’de ölen, yaralanan, sakat kalanların çoğunun da müsebbibi bu gaz. Gaza boğulan mahallelerde kaç yurttaşın gaz kaynaklı krizlerle öldüğünü bilmiyoruz bile... Zeynep Eryaşar, Selim Önder, İrfan Tuna, Serdar Kadakal sadece birkaçı...
Tüm bu gerçeklere rağmen, konuşuyorlar! Hâlâ konuşuyorlar! Çok değil bir hafta önce Sağlık Bakanı anlatıyordu; bir “tele marketing” sunucusu gibi: “Tamamen doğal”, “Organik”, “Biberden üretilmiştir”, “Kalite belgesi vardır”...
Şaşırdık mı? Tüm sözcükleri, tüm kavramları; insan aklını hayrete düşürecek biçimde çarpıtan bir iktidar var karşımızda. Nazilerin Propaganda Bakanı Göbbels’in her dediğini yapmasalar hatırı kalıyor sanki! Öylesine pişkin!
Yediğimiz içtiğimiz her şey; bebek mamaları bile GDO’lu; ama şükür ki, içinde boğulduğumuz gaz organik; öyle mi? İnsanı “nefes”siz bırakan; fişeği öldüren, kör bırakan bu gaz; “organik”miş! Gözümüzün içine baka baka konuşuyorlar!
Bir yıldır aralıksız aynı yalana sığınıp “Camilerimizi kirlettiler” demek gibi mesela... Bu söz ağızdan çıktığı anlarda; bir türbede düğün yapıp mabede at sokmaktan çekinmeyen bir zihniyet bu. Cemevine bile isteye göre kurşun yağdıran iktidar zihniyeti...
“Ölü çocuklar” üzerine yapmadığı sömürü kalmayan; ama iki gündür bakmaya yürek dayanmayan Rojava fotoğraflarındaki çocukların adını anmayan bir “propaganda” bu! Rojavalı çocukların katillerine mühimmat taşıyan TIR’lardan söz etmeyi bile “vatan hainliği” sayan bir iktidar zihniyeti...
Acı da, zulüm de her yerde!
En büyük korkusu; Lice’de günlerdir direnen halk ile “Gezi” sözcüğü etrafında bir yıldır direnen milyonların buluşması... Soma’nın, Yatağan’ın işçisiyle bir araya gelmesi...
Kalekolun Topçu Kışlası’ndan bağımsız olmadığını; inşaat çılgınlığı ile öldüren çalışma koşullarının aynı kaynaktan beslendiğini; kısaca bu zalim düzenin gerçeğinin anlaşılması... Taksim Dayanışmasının çağrısındaki gibi, “Meydandayız” dememiz yani; ve bunu hep birlikte söylememiz... Bütün meydanlar için...
Açılımı “Oleoresin Capsicum” olan bu “O.C.” gazının sadece son birkaç günde nerelerde kullanıldığına bakmamız bile çok şey anlatır. Kazım Koyuncu demişti ya hani; “Birbirimizi anlamamız için, aynı dili konuşmamıza gerek yok, ezildikten sonra, hepimiz aynı şarabız” diye... Bu “O.C. zulmü”nde boğulduktan sonra da, aynı “nefessizlik”, “soluk alamama hali” bizi bekleyen... Tenimiz kadar ruhumuzu da yakan büyük acılar... Ne süt, ne talcid, ne bebe şampuanı ile geçmez derin acılar.
“Ve bizim bir haziranımız bir yıl kadar yetecektir dünyaya” demiş ya Turgut Uyar yıllar öncesinden. Aynı şiirde şöyle de demiş: “Sana sığınılacaktır / Ve kuytularda, dağlarda, alanlarda / Akıtılan ve akıp gelen kanlarda / Bir sabah büyük büyük ateşler yanınca / Eller temizlenecektir / Bir tören olacaktır / Ölülerimiz toplanacaktır.”
Ne denir ki; “acılar döneminden ellerini kirletmeden geçenler”e...
“Direncim senin olsun, sevgim senin olsun”dan başka...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa