IŞİD katliamları ve AKP'nin rolü
Fotoğraf: Envato
Geçen hafta Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) vahşi katliamlarına ikisi daha eklendi. Önce Serêkaniyê’de Êzidî Kürtler kadın çocuk demeden katliamdan geçirildi. Ardından da Humus’ta Alevi köylüler. PYD Lideri Salih Müslüm, Hasan Cemal’e yaptığı açıklamalarda IŞİD’in en önemli destek kapısı Akçakale’yi kaybetmemek için Serêkaniyê’de katliam yaptığını söylüyor ve saldırıyı yapanlar arasında 6 Türk’ün olduğunu da ekliyor. Aynı IŞİD, geçtiğimiz günlerde diğer silahlı grupların boşalttığı Humus’un Alevi köylerine bütün gücüyle saldırıp katliamlar yapıyor.
Bu katliamlara dair AKP’den tek bir söz duyan var mı?
AKP, neden susuyor acaba?
Bu sorunun birbiriyle ilişkili iki cevabından söz edilebilir. Birincisi, ne kadar farklı uçlarda görünürlerse görünsünler AKP ile IŞİD’in ideolojik olarak aynı genetik kodlara sahip olmasıdır. Başbakan Erdoğan’ın bugün artık ne olacağı konusunda ciddi soru işaretleri ve kaygılar oluşan ‘çözüm süreci’nden önceki açıklamalarını hatırlayın. Kürt hareketi ile ilgili her ağzını açtığında “Bunlar Yezidi”, “Zerdüşt dininden” deyip durmuyor muydu? Alevilere gelince, öncesi bir tarafa sadece Suriye savaşından bu yana söylediklerini yazmaya kalksak buraya sığmaz. Ama insanları Alevi oldukları için yuhalatması aslında söyleyecek söz bırakmıyor.
Peki, insanları Alevi oldukları için yuhalatan ile “Bütün Alevilerin kökünü kurutacağız” diyenin aynı ideolojik gelenekten beslenmediğini kim söyleyebilir? Kaldı ki Alevileri yuhalatan geleneğin de Alevi katliamları konusunda sicili hiç de temiz değildir. Bununla birlikte AKP’nin suskunluğunun ikinci ve asıl önemli nedeni, ülkede ve Bölge’de peşinde koştuğu politik hesaplardır.
Salih Müslim, “Türkiye’nin Rojava’da biz Kürtlere karşı olmasında ne menfaati olabilir ki” sorusunu sorup, bu politikanın ‘çözüm süreci’ni de olumsuz etkilediğini söylemektedir. AKP, gerçekten Kürtlerin siyasi statüsünü tanıyan bir ‘çözüm’den yana olsaydı, Müslim’in sorusu anlamlı olurdu. Ama burada AKP’yi ‘çözüm süreci’ne zorlayan gelişmeleri hatırlatmakta yarar var. Çünkü aynı AKP, 2011’de Suriye rejimini devirerek Bölge’nin lideri olma ve bağlı olarak da Kürt hareketini kuşatacağı yeni bir cephe açma hesaplarını yapıyordu. Ancak Suriye rejimini devrilmesi bir tarafa Rojava’da Kürtlerin yönetimi ele alması, AKP’yi ciddi bir açmazla karşı kaşıya getirdi. Çünkü sadece Suriye değil; İran, Irak ve Mısır’la gerilim nedeniyle Bölge’de adım atamaz hale gelen AKP’nin, oluşan bölgesel kamplaşmada önemli bir güç haline gelen Kürtlerle savaşı göze alma şansı kalmamıştı. Öcalan ile görüşmeler, böylesi bir ortamda başladı. Gelinen yerde “çözüm süreci”nden iki tarafın anladıklarının farklı olduğu ortada. Kürt hareketi, “demokratik özerklik” olarak tanımladığı siyasi statüye dayalı bir çözüm isterken, AKP Hükümeti bireysel haklar çerçevesi içinde kimi yasal düzenlemelere dayalı bir çözüm istemektedir. Ve böylesi bir çözümü dayatabilmesinin olmazsa olmazlarından birinin Kürtlerin Rojava’daki ‘özyönetim’lerinin ortadan kaldırılması olduğunu biliyordu. Bu temelde el Kaide çetelerine her türlü destek verildi. İşte IŞİD’in Serêkaniyê’deki son katliamı, bu desteğin sağlandığı Akçakale sınır kapısını elde tutmak için yapıldı.
Mezhepçi politika, AKP’nin Suriye rejimine karşı İslam dünyasının Sünni çoğunluğunun desteğini almak için sarıldığı silahlardan biriydi. AKP, mezhepçi söylemi ülke içinde de toplumsal kamplaşma yaratarak muhafazakar kesimleri kendi politikalarına yedeklemek için kullandı. Bu politikanın doğal sonucu, Türkiye’nin Yayladağı’ndan Akçakale ve Ceylanpınar’a kadar el Kaide çetelerinin en önemli destek merkezi haline gelmesi oldu. Ve bu politikanın Suriye ve Rojava’daki Kürtler, Aleviler ve Ermeniler için anlamı; katliam ya da sürgünden başka bir şey değildi.
Şimdi “Katliamın arkasında AKP var” sözü çok klişe olabilir ama bu durumda başka ne söylenebilir?
Ya hal böyleyken Boko Haram, IŞİD gibi el Kaide çeteleri ile PKK arasında benzerlik kurma peşinde koşan AKP kalemşorlarına ne demeli!
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49
- Erdoğan’ın ‘Filistin davası’ ve hamasetin örtemediği gerçekler 07 Ekim 2024 04:57
- Ortadoğu'daki ateş Türkiye'ye barış getirir mi? 04 Ekim 2024 04:51
- Nasrallah’ın öldürülmesinin direniş eksenine ve bölgesel gelişmelere etkisi 30 Eylül 2024 04:58
- Erdoğan’ın BM konuşması, sivil anayasa ve ‘bilinmeyen dil’! 28 Eylül 2024 05:58
- Siyonist saldırganlık ve Lübnan’ın en karanlık günü! 25 Eylül 2024 05:08