3 Haziran 2014

Şu Gezi\'ciler var ya, şu Gezi\'ciler!

DİĞER YAZILARI

Belli ki Başbakan Erdoğan’ın takıntısı olmuş Gezi Parkı direnişi. Söylemlerinde katılanları, destek verenleri, sanatçıları yazarları hedefine aldı. Düşüncesi olmayanlar dedi. Sanatçı müsveddeleri dedi. Hakaret etti, aşağıladı. Taksim’e çıkmayın emniyet tedbirleri A dan Z ye kadar uygulanacak dedi. 31 Mayıs Cumartesi günü Başbakanın talimatı doğrultusunda, uygulamaları yaşayarak gördük. İstanbul’da Anadolu yakasından vapurların, motorların Kabataş’a sefer yapması engellendi. Metro ve füniküler hattı ile Maçka-Taksim teleferik hattı çalıştırılmadı. Taksim’e çıkan tüm ana arterlere ve yan yollara tazyikli su, gaz püskürten TOMA’lar yerleştirildi. Kadıköy, Beşiktaş, Cihangir, Nişantaşı ve Galatasaray gibi Gezi düşüncesizlerinin! Yoğun olduğu bölgeler polis denetiminde tutuldu. Çevik kuvvet ve İstanbul polisi yetmedi, çeşitli illerden kente polis yığınağı yapıldı. Böylece sıkıyönetimlerden sonra İstanbul halkına yeni bir olağanüstü hal uygulaması yaşatıldı. Sonuç on binler yine meydanlardaydı. Yurttaşı korumakla yükümlü ve sorumlu kolluk güçleri ise karşısında düşman varmışçasına çocuk, kadın, gazeteci demeden yurttaşlarına gaddarca şiddet uyguluyor, üzerlerine gaz basmaktan geri durmuyorlardı. Başbakanın ve destekçilerinin anlamak istemedikleri Gezi’nin, genç bireylerin salt temel hak ve özgürlüklerini savunmalarıyla sınırlı olmadığıydı. Gezi aynı zamanda; ülkede yaygınlaşan hak ihlallerine, kamuoyunun bilgilenme kanallarının engellenmesine, emek insanlarının ve işçilerin her gün biraz daha artan güvencesiz çalışma koşullarına, iktidar-sermaye tekeline giren medyanın gerçekleri halktan gizleme çabalarına karşı da bir simgeydi. Baskıcı bir rejime sivil inisiyatifin itirazını dile getiren soylu bir hareketti de. Gezi istense de de istenmese de 2013’te tarihe not düşmeyi başarmıştı. Şimdi Gezi’yi baskıyla, şiddetle, yasaklarla unutturacağınızı zannediyorsanız aldanıyorsunuz. Yarattığınız korku iklimi artık insanları etkilemiyor. Kurmayı istediğiniz rejimin adı ne olursa olsun korku şimdi sizlerin içinde…
31 Mayıs Cumartesi günü İstanbul’da Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin bir konuğu vardı Güney Afrika Cumhuriyetinin Ankara Büyükelçisi Vika M. Khumalo ile Elçilik Başkatibi Jonathan  Passmoor’la bir grup meslektaşımız  sabah kahvaltısında buluştuk. Irkçılığa ve ayrımcılığa karşı verdiği büyük mücadele ile Güney Afrika Cumhuriyeti’ni kurmayı başaran Nelson Mandela’yı konuştuk. Günümüz Güney Afrika Cumhuriyeti’nin 1994’ten bu yana gösterdiği gelişmeyi yetkili bir ağızdan filmler eşliğinde dinleme fırsatı bulduk. Bu arada söz elbette basın özgürlüğüne, düşünceyi ifade özgürlüğüne, hak ihlallerine nihayet Güney Afrika’da cezaevlerinde gazeteci bulunup bulunmadığı gibi konulara dayandı. Soruları net bir dille yanıtladı Bay Khumalo. Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana geçen yirmi yılda cezaevlerinde bir tek gazeteci bile olmadığını anlattı. Bireyin temel hak ve özgürlükleri ile ifade özgürlüğünün anayasa ile güvence altına alındığına da değinen Büyükelçi, medyanın haber verme, eleştirme haklarını sınırsızca kullanabildiğini söylerken şöyle dedi: “Güney Afrika medyasına göz attığınızda şaşırabilirsiniz. Yüzde 62 oyla iktidara gelen hükümet hemen tüm gazetelerde eleştiri yağmuruna tutulur. Sanırsınız ki iktidarda muhalefet vardır.
Khumalo, ülkesinde yurttaşların, yazar ve çizerlerin düşüncelerini özgürce ifade edebildiklerini bunun doğal bir hak olduğunun da altını çizdi. Khumalo ayrıca toplantı ve gösterilerin hangi semt ve alanda yapılmak istendiğinin belirlenmesinin önemli olduğunu anlattı. Sivil toplum örgütlerinin bu bilgileri içeren dilekçelerini yerel görevlilere 12 saat önce verdikten sonra toplantı ya da gösterinin serbestçe düzenlenebileceğini belirtirken, kolluk güçlerinin görevinin ise sadece toplantıya katılanları ve göstericileri korumaktan ibaret olduğunu özenle vurguladı. Demek ki neymiş? İnsan değeri,  bireyin temel hak ve özgürlükleri, ifade özgürlüğü, protesto hakları,  çağdaş demokrasilerde titizlikle saygı görür, korunurmuş. Kim tarafından? Devlet erki ve iktidarlar tarafından.
Daha fazla kurcalamaya gerek yok. Yaşadığımız dönem ilginç. Dünyada demokrasileri tüm kurum ve kurallarıyla işleyen her ülkede Türkiye’de insanlara yapılan zulüm ayıplanıyor. Siz oluşturduğunuz medyanızla devlet destekli ajanslarınızla ülkede yaşananları ne denli karartmaya, üstünü örtmeye, Vandallar, marjinaller sözcükleri sulandırmaya çalışsanız da artık sökmüyor. Halkınızdan saklasanız da kendi çocuklarınıza, yurttaşlarınıza uyguladığınız şiddet, zulüm, polisin giderek artan ölçüsüz şiddet görüntüleri yabancı ajanslarda yer alıyor. Sosyal medya ile tüm dünyaya yayılıyor. Küreselleşen dijital dünyada kendi halkınızı kandırabiliyorsunuz ama dünya halklarını kandırma şansınız yok hem de hiç yok.

Evrensel'i Takip Et