Cumhurbaşkanı Gül’e açık mektup: Tonguç Ok'a özgürlük
Fotoğraf: Envato
Sayın Cumhurbaşkanı,
Yıllar önce havaalanlarında yollarımız kesişirdi. 90’lı yılların ikinci yarısı… Artık Brüksel mi, Strasburg mu, Cenevre mi, hatırlamıyorum. Siz kapatılmış olan bir partinin milletvekili. Sanırım Avrupa Parlamentosundaydınız. Bense naçizane bir insan hakları savunucusu… BM, ya da AB, farklı farklı toplantılarda… Birbirimize bakar, ama tanışmadığımız için selamlaşmazdık.
İnsan Hakları savucuları olarak görüştüğümüz son Cumhurbaşkanı Turgut Özal, son Başbakan Demirel, son TBMM Başkanı ise, Hüsamettin Cindoruk’tu. Demirel dışındakilerle sıcak diyaloglarımız oldu. 1993 yılında, Devlet Denetleme Kurulunun da zımnen kabul ettiği “kirli savaş” döneminde, İnsan Hakları Hareketinin bağları devletin üst mercileri ile koptuğu gibi, bazı yöneticilerimizin suikast sonucu yaşamlarını yitirmelerinin ötesinde, genel başkanımız bile 28 Şubat sürecinde suikasta uğradı.
Aynı yıllarda okuduk İstanbul Üniversitesinde. Biz TMTF’ye ve FKF’ye, siz MTTB’ye takılırdınız. Heyheyli yıllar. Sosyalizmin popülerleşmesi karşısında Komünizmle Mücadele Derneklerinin yükseltildiği yıllar… Galiba Bay Gülen de, Erzurum’daki KMD’nin başkanı idi.
Bu mektubu size, hapishanedeki hasta tutuklular ve hükümlüler için yazıyorum.
Ve harika bir kültür insanı Tonguç OK için…
Cumhurbaşkanı olarak, Türkiye Cumhuriyetinin en üst sorumlusu olarak, formal açıdan “af” konusunda yetkilerinizin kısıtlı olduğunu biliyorum. Ama sizden önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 19 Aralık Cezaevi kıyımından sonraki açlık grevleri nedeniyle ölüm kıyısına gelen tutuklular için bu yetkisini, vicdanen geniş bir biçimde kullanabildi.
Dünyada bütün devlet başkanlarının, vicdani ve insani temelde af yetkisi var.
12 Eylül rejiminin en kötü ve halen devam eden miraslarından biri de, toplumda vicdani ve insani alanda hiçbir hareket olanağı bırakmayan ve her yasaya yansıyan katılık.
Adaletsizlikleri gidermede, adalet ve güvenlik sistemi bırakıl adaletsizlikleri gidermeyi, adaletsizliğin kaynağı haline gelmiş ise, 30 yıldır demokratikleşmesini hayal ettiğimiz Cumhuriyetin, en üst organının bile, bu baskıcı yapıya mahkum olması, en hafif deyimi ile trajik.
Türkiye’de demokratikleşme sürecinde en büyük sorunlardan birini TMK ve DGM ve Özel Yetkili Mahkemelerin varlığı oluşturdu. 1991 kısmi demokratikleşme ile devlet verdiklerini bir anlamda kepçeyle geri aldı. Ve bu kurumların ve yasanın “kurbanı” olmayan, neredeyse hiçbir toplumsal kesim kalmadı, askerler dahil. Siz de kıl payı, zorlu bir süreç sonucu, bu tehdidi atlatabildiniz. Bu durum, size fazlasıyla vicdani sorumluluklar da getirdi. Adaletsizliklerin giderilmesi bakımından.
TMK’ye, en başından 1991 yılında İnsan Hakları savucuları olarak, daha taslak halinde iken, getireceği sakıncalara işaret ettik ve uyarıda bulunduk. TMK bir giyotin gibi, bir Engizisyon gibi çalıştı. Yurttaşları, şiddet eylemleri ile olan bağlarından dolayı değil, fikirlerinden, yazılarından, siyasal faaliyetlerinden dolayı yargılayıp, müebbet de dahil, çok ağır cezalara çarptırdı. Şu anda TMK’nin bu ölçüsüz cezalandırması sonucu hapiste yatan birçok siyasal hükümlü var. Bunlardan biri de Tonguç OK. Onun dahil olduğu siyasal hareket çoktan meşrulaştı. Gazeteleri, partileri var. Kısmi demokratikleşme sonucu solu siyasal sisteme katılmanın sonuçlarından biri. O gelenekten gelme milletvekili bile var.
Ama Tonguç OK, ömür boyu hapis yatmaya hükümlü. Bütün bu demokratikleşmeden onun payına düşen bir şey yok. KMK nedeniyle.
İnternet sitelerinde kitap bölümüne girdiğinizde, onun adını çevirmen olarak taşıyan birçok kitaba rastlayacaksınız.
O bir harika çocuk, cezaevinde İspanyolca, İtalyanca, İngilizce gibi birçok dilden tercümeler yapmanın ötesinde, dağarcığına Kürtçe gibi yeni dilleri öğrenip, üstelik o dillere tercüme yapma becerisini de sergiliyor. (*)
Sizden, “yetki sorunu” gerekçesi öne sürülmeden, [TBMM’nin istendiğinde, bir günde yetki verip, kaldırdığını biliyoruz] onun ve hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması için çaba harcamanızı, hem sizinle aynı dönemin üniversitelisi olarak, hem de bir insan hakları savunucusu olarak diliyorum.
Ragıp Zarakolu
2012 Nobel Barış Ödülü Adayı
Sigtuna Kenti Misafir Yazarı
- Vatansızlığı vatan eylemek 05 Aralık 2023 04:29
- Uzun mesafe koşucusuydu Osman 04 Kasım 2023 03:50
- Kitap yakmanın dayanılmaz ayıbı 02 Temmuz 2023 03:14
- İsveç’in de ATY’si var artık! 05 Mayıs 2023 04:14
- İhsan Doğan (Sinan Oza) ve Niyazi Dalyancı için 11 Nisan 2023 04:00
- Dünya Anadil Günü vesilesiyle 09 Mart 2023 04:15
- Soykırımı tartışmak 19 Ocak 2023 03:19
- Mahmut Baksi anısına 14 Aralık 2022 04:32
- Kendi kutsalına bomba koyan 06 Aralık 2022 04:10
- Yorum yetmez! 28 Kasım 2022 04:00
- Kesişen yollar 15 Kasım 2022 04:16
- Seyfo ya da kılıçtan geçirilmek 08 Kasım 2022 04:10