03 Haziran 2014 00:11

Sırt çantalılar

Sırt çantalılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gezi direnişinin yıl dönümü, baskı, korku ve dayatmacı bir yönetiminin halkın özgür iradesini ve direncini kıramayacağını bir kez daha gösterdi. Geçen yıldan bu yana muhalif olana ve doğruları söyleyip savunana karşı siyasi iktidarın bütün olanaklarıyla daha sert bir tavır almasına ve hatta güvenlik kuvvetlerine A’dan Z’ye saldırı emri verilmesine, medyanın büyük bölümünün giderek özel psikolojik propaganda aracı haline getirilmesine karşın bu direnç kırılmadı. Kırılmadığı gibi bu direncin giderek daha da büyüdüğü görüldü.
Evet, korkunuz büyük olabilir. Gezi’nin tüm statüko zincirinizin kırılma halkası olduğu korkusunu duyabilir ve yaşayabilirsiniz. Ne var ki, halkların statükolara karşı birleşme ve bağımsızlaşma çığlığı olan Gezi’yi yok etme için başvurduğunuz bu şiddetin çözüm olmayacağı, olamadığı bilinen bir gerçektir. Bu gerçekleri görmezden gelemezsiniz.
Polisin uyguladığı bu şiddet, orantısız güç kullanmanın ötesinde bir uygulamadır. Siz bakmayın, dünyanın en uygar ülkelerinde de polisin Türkiye’deki gibi şiddet yöntemine başvurduğu yalanlarına… Orada polis, kendisine karşı ve çevreye karşı şiddet uygulandığında devreye giriyor ve bunu önlüyor. Yani zor kullanan göstericiyi engellemeye çalışıyor. Yoksa orada insanların, ister bireysel ister kitlesel olarak istediği yerde istediği gibi basın açıklaması yapma, düşüncelerini söyleme gibi bir özgürlüğü var. Haydi, hepsinden vazgeçelim. Dünyanın hiçbir yerinde, gösteri yapan, demokratik hak ve özgürlüğünü kullanmak isteyen insanları engellemek için sırt çantalı sivil polis timleri oluşturulmaz ve görevlendirilmez. TOMA’lar, gaz bombaları, plastik mermiler, çevik kuvvetler, biber gazları ve binlercesini yığma yetmediği gibi bu sivil timlerin oluşturulmasının anlamı ne? Bu timlerin tamamen sivil olması milis kuvvetlerini çağrıştırır ki bu da iç çatışma görüntüsü yaratır, her şeyden önce. Bu sırt çantalı, şapkalı bazıları tamamen sivil, bazıları ellerinde copları, yüzleri maskeli ve polis yelekli kişilerin göstericilere karşı daha çok acımasızca davranması da sosyal medyada en çok tartışılması da bu nedenledir. (Hatta bir sivil polisin, bir çocuğa atılan dayağın şiddetine dayanamayarak arkadaşlarının önüne geçtiği görüntülendi ve yayınlandı. Eğer o sivil polis insafa gelmeseydi göz göre göre ikinci bir Ali İsmail Korkmaz vahşeti yaşanması an meselesiydi.) Emniyet teşkilatında bir dönem oluşturulan ‘balyoz” timleri gibi göstericileri yakalamak için de özel olarak yetiştirilmiş sivil timler mi oluşturuldu da kamuoyunun haberi yok?
Bu durum dünya medyasının gözünden de kaçmadığı gibi polisin her muhalif gösteride olduğu gibi Gezi direnişinin yıl dönümündeki uygulaması ve şiddeti Avrupa Parlamentosu tarafından da kınandı. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks polisin uygulamasıyla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, polisin göstericiler ve gazetecilere yönelik aşırı güç kullanımını kınadığını belirterek polisi insan hakları standartlarına uymaya çağırdı. Muiznieks, Türkiye’de insan haklarıyla ilgili endişelerin arttığını da belirtti. Muiznieks’in açıklaması bile siyasi iktidar için bir şey anlam ifade etmeyebilir ama çeşitli yöntem ve biçimlerle dozunu arttıran bu şiddetin giderek bir bataklığa dönüştüğü ve bu bataklığa AKP’nin çekildiğini, bir (gerçek) gazeteci bilinci ve öngörüsüyle vurgulamak ve uyarmak istiyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa