9 Haziran 2014

Yeni aşama katliam mı?

AKP’nin ‘çözüm çalıştayı’ndan ölüm çıktı. Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da ‘Yeni Türkiye’nin Açılan Kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı’nı yapan AKP, çözüm için ilk adımı Lice’de attı! Lice’de ‘kalekol’ yapımına karşı günlerdir direnen halka yapılan saldırıda Ramazan Baran ve Baki Akdemir katledildi. Bu saldırının, AKP’nin ‘çözüm’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Sabrımızın istismar edilmemesi gerekir” açıklamasından iki gün sonra yapılması rastlantı olmasa gerek. Oysa son günlerde çözüm sürecinin yeni bir aşamaya girdiği konuşuluyordu. Ancak AKP’li bakanların çalıştayda ortaya koyduğu tutum ve ardından yapılan Lice saldırısı, bırakın yeni aşamayı; sürecin bugünkü haliyle bile sürüp sürmeyeceği konusunda ciddi kaygı ve soru işaretleri yaratmış durumda.  
Düşünün ki Öcalan’la yapılan görüşmelerin yeni bir aşamaya geçtiği söyleniyor ama AKP’nin çalıştayına BDP/HDP çağrılmıyor. Sadece bu tutuma bakarak AKP’nin sorunu muhataplarıyla çözmenin değil; muhataplara kendi çözümünü dayatmanın peşinde koştuğunu söyleyebiliriz. Zaten çalıştaya katılan AKP’nin üç bakanının konuşmalarında da AKP’nin “demokrasi kahramanlığı” ve “büyük fedakarlıkları” dışında bir şey yok. İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya sorarsanız, Kürt hareketi provokasyonlar peşinde! “Biz provokasyonlara değil bizim ne yapacağımıza odaklanmış durumdayız” diyerek tek taraflı “çözüm” anlayışını ortaya koyuyor. Zamanında KCK operasyonları için “kelepçeye şükretsinler” diyen Diyarbakırlı Tarım Bakanı Mehdi Eker ise çalıştayda yaptığı konuşmada Lice’deki kalekol protestosuna şıp deyip teşhisini koyuyor: Uyuşturucu! O zaman sormazlar mı adama; peki, Dersim’de Van’da ve Kürdistan’ın birçok başka kentinde kalekollara ve barajlara karşı yapılan eylemler ne için yapılıyor? Eker, hâlâ bu bayatlamış söylemlerle insanların beynini uyuşturabileceğini sanıyor! Sadece bu da değil, PKK’nin dağa adam kaçırıp süreci zehirlediğini de eklemeyi unutmuyor! Çözümcü Başbakan Yardımcısı Atalay da yaptıkları “büyük fedakarlıkları” anlatıp BDP/HDP’yi sorumsuz söylemler kullanmakla suçladı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde eylem yapan anneleri de unutmayarak bu eylemin çatışmasızlık süreci sayesinde gerçekleştiğini söyledi.
Artık Diyarbakır’da Kürt hareketine karşı eylem yapılabiliyorsa, AKP için her şey yolundaydı. O yüzden Atalay ve AKP’li bakanların çalıştaydan sonra yaptığı ilk iş, bu anneleri ziyaret etmek oldu. Hiç kuşku yok ki, sadece eylem yapanlar değil; bütün Kürt anneleri çocuklarının dönmesini dört gözle bekliyor. Bu konuda kuşkusu olanlar, 2009 ekiminde ülkeye giriş yapan barış grubunun Kürdistan’da anneler ve halk tarafından nasıl gözyaşları içinde karşılandığına bir daha dönüp baksınlar. Ama AKP, dağdakilerin inmelerini gerçekten istiyorsa, istismarcılığı bırakıp çözüm sürecinin yasal dayanaklarını sağlamalıdır. Ve bu zemin üzerinden dağdakilerin ve bütün siyasi tutsakların özgürce siyasi-toplumsal yaşama katılımları önündeki bütün yasal engelleri kaldırmalıdır. Ancak çözüm sürecin üzerinden geçen bir buçuk yıla rağmen bu konuda atılmış hiçbir adım yoktur.
Bir de insan soramadan edemiyor: Belediye önünde eylem yapanları dinleyenler, Lice’de günlerdir direnenleri neden görmezden geldiler? Atalay ve AKP’li bakanlar neden Lice’de eylem yapan kadın ve gençleri dinlemediler? Çünkü AKP, sürece dair tam da ikiyüzlü bir politika izlemekte, kendi çözümünün çerçevesi dışındaki her türlü demokratik talep ve direnişe pervasızca saldırmaktadır. Oysa Lice’de direnenleri dinleseydiler belki bugün Baran ve Akdemir aramızda olacak ve süreç böylesine çıkmaza sürüklenmeyecekti.
Lice direnişi, artık bir kalekol meselesi olmaktan çıkmıştır. Lice, çözüm sürecini kendini kurtarmanın dayanağı haline getirmek isteyen AKP’ye karşı halkın demokratik direnişidir. Halk güçlerinin mücadelesi için ‘yeni aşama’, ancak Gezi sürecinde ve Soma’daki katliama karşı ayağa kalkanların Kürdistan’daki bu direnişe ses vermesi ile mümkündür. Çünkü ülke gericiliğinin bu sömürü ve zulüm çarkını ancak böylesi bir güç ve mücadele birlikteliği ile durdurabilir ve halklarımızın demokratik barışçıl geleceğinin kapılarını açabiliriz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada

OVP masada

Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et