\'Taşerona hayır\' demek için
Taşeron çalışması ve işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu uzunca bir zamandan beri hem taşeronda çalışan işçilerin hem de sendikaların önemli gündem maddelerindendi. Soma’da 301 işçinin, “iş kazası” adı altında katledilmesinden beri bütün işçilerin, sendikaların, hatta Türkiye’nin çeşitli halk kesimlerinin de gündemi.
Bu genelleşen tepkiyi bastırmak için Hükümet, “Taşeron çalışmasını yeniden düzeltiyoruz” gerekçesiyle vahşi çalışma koşullarının yasal zeminini güçlendirmek üzere harekete de geçti. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK yönetimi Hükümetle kimi ufak tefek “yeni düzeltmeler” karşılığı, ama daha da önemlisi iş kolu barajının yüzde 1’de tutulması ve “yapılmış sözleşmelerin bundan sonra da devam edebilmesi” rüşveti karşılığında Hükümetin taşeron yasasına yasallık kazandırma amaçlı düzenlemesine onay veremeye razı oldular.
Ancak ülke sathında, taşeronda çalışan işçiler başta olmak üzere, işçi ve emekçi çevrelerde, işçi aileleri içinde “Taşeron çalışmasına hayır” talebi yaygınlaşmaya devam etmektedir.
Dün gazetemizde yer alan, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin ve Alibeyköylü kadınların semtlerinde yürüttükleri çalışmalarla ilgili haberler göstermektedir ki, emekçi semtlerinde neredeyse her evde taşeronda çalışan kadınlar, erkekler ya da taşeron çalışmasında zarar görmüş yakınları vardır. Dahası Soma katliamı, emekçi semtlerdeki emekçi ailelerindeki taşeron çalışmasının kaldırılması ve işçi sağlığına önem verilmesi doğrultusundaki duyguları güçlendirmiştir. Bu yüzden de bugüne kadar böyle bir etkinlik içine girmemiş kadınlar komşularından imza alarak faaliyete katılmaktadır.
Yine çeşitli kent merkezleri ve sanayi havzalarında “Taşerona Hayır!” demek için açılan “imza standları”nda görülmemiş bir ilgi olduğu anlaşılmaktadır. Emekçiler imza vermek için stantlar önünde kuyruk oluşturmaktadır. Yerine göre EMEP’in, HDP’nin, Kurultay Komitelerinin, Emek ve Dayanışma platformlarının açtığı imza kampanyasına katılan çevreler genişlemekte, politikayla, emek mücadelesiyle bugüne kadar doğrudan bir ilişkisi olmayan kadınlar, erkeklerin imza kampanyası ya da diğer etkinliklere hevesle katıldıkları gözlenmektedir. Öte yandan, yol işçileri gibi, sağlık işçileri gibi taşeronda çalışan ve bir mücadele geleneği de oluşturmuş işçiler, her vesileyle iş bırakmaya varan eylemlere başvurmaya da devam etmektedir. Dahası taşeron çalışmasındaki bu işçi kesimleri aralarında da birlik oluşturup dayanışmaya giderek, mücadele olanaklarını tartışmaktadır.
“Taşeron çalışması yasaklansın”, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği yönetmeliği her yerde uygulansın” talebi, konfederasyon yöneticilerinin Hükümetle “taşeron çalışmasının ıslah edilmesi” üstünden anlaşmalarından sonra daha da önem kazanmıştır.
Evet imza toplanmaları bir hafta, on gün kadar daha sürecek ve sonra Meclise teslim edilecektir. Ancak “imza toplamanın” bitmesi demek, bu çalışmanın, “Taşerona hayır!” çalışmasının biteceği anlamına gelmiyor. Tersine çalışmanın devam etmesi, gerek taşeron işçiler, gerek tüm işçi ve kamu emekçileri kesimi, gerekse emekçi semtlerinde bütün imkanları seferber ederek sürmesi gerekmektedir.
Çok açık ki taşerona karşı mücadele eğilimi yüksektir; toplumun her kesiminden bir tepki vardır. Ancak bu mücadele, yerel düzeyde bile koordine olmuş değildir; birleşme, dayanışma ve ortak mücadelenin örgütlenmesi sorunu aciliyet kazanmıştır.
İleri işçi kesimleri, konfederasyon yönetimlerinin geri çekilmiş olmasına karşın bu mücadelede yer almaya devam eden sendikacılar ve sendikalar, mücadele içindeki taşeron işçilerinin sözcüleri, temsilcileri, Emek ve Dayanışıma Platformları, mücadeleyi birleştirme ve ortak hedefe doğru yöneltmek göreviyle karşı karşıyadırlar.
Evrensel'i Takip Et