Pax-Akpana
Hükümet bir yandan Kürt sorununun barışçıl çözümünde somut adımlar atacağını söylüyor; bunu göstermek için Diyarbakır’da “Çözüm Çalıştayı” düzenleyip; “Yeni Türkiye’nin açılan kilidi” gibi çok iddialı adlarla propaganda yürütüyor. Hükümet tarafından “sürecin en önemli aktörü” olduğu öne sürülen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, sürecin gidişatındaki olumluluğu ifade eden iddialarını “Bizim görüşümüz İmralı’yla örtüşüyor” demeye kadar götürüyor. Ama öte yandan “kalekollar” inşaatına bütün hızıyla, hatta daha da hızlandırarak devam ediliyor, Başbakan Kürtler ve onların örgütleri hakkında ağır suçlamalarda bulunuyor, hakaretler yağdırıyor. Kalekol inşaatlarına itirazlarını en barışçı yollarla dile getiren bölge halkına copla, TOMA’yla, suyla, biber gazıyla saldırılıyor; yetmezse kurşun yağdırılıyor. Nitekim bu ikiyüzlü politikanın sonucu olarak Lice’de iki Kürt, Ramazan Baran ve Hacı Baki Akdemir jandarma kurşunuyla öldürüldü; Abdullah Akkulu ağır biçimde yaralandı!
İlk bakışta Hükümetin söylemiyle eylemi arasında derin bir çelişki var görünüyor.
Ama biraz daha geniş açıdan ve olup bitene daha yakından bakıldığında aslında AKP Hükümetinin en gerici güçlerin yönetim deneyimlerinden yararlandığını söyleyebiliriz.
Özellikle 1960’lı 70’li yıllarda ABD emperyalistleri bu yönetim tarzını siyasi literatüre sokulacak kadar etkin biçimde kullanmışlardır.
Politik literatür bu yönetim tarzına “Pax-Amerikana” denmektedir.
“Amerikan barışı” anlamına gelen bu müdahale tarzında, ABD kriz bölgelerine müdahale ederken bölgede çatışmaya, karışıklığa yol açan nedenleri ortadan kaldırarak sorun çözmek yerine, sürekli kendisinin müdahalesine ihtiyaç duyulacak bir çözümü çatışan taraflara kabul ettirmeyi esas alır. Elbette bu da bölgede Amerikanın ekonomik, siyasi müdahalelerini, askeri üsler kurmasını gerektirir! Aksi halde, ABD’nin gözetim ve denetimi, gerektiğinde açık müdahalesi olmazsa “Tesis edilen barış” bozulur!
Ve tabii “Barışı sürdürmek” isteyen bölgesel güçlere, “ABD’ye boyun eğmek”, “Onun dayatmalarına razı olmak”, “Amerika’nın dünya egemenliği stratejine bağlanmak” tek seçenek olarak dayatılması demektir.
AKP’nin “Barış ve Müzakere Sürecine” yaklaşımı da Amerika’nın “barış” yaklaşımıyla neredeyse bire bir aynı, bir “Pax-AKP’ana”dır! Ve AKP “barış“, “çözüm” derken, Kürt halkının taleplerini yerine getirmeyi değil, o talepleri istismar ederek Kürt halkını yedeklemeyi amaçlamaktadır. Onun için de sürekli “barıştan” söz eden AKP Hükümeti, gerçekte barış yolunda hiçbir adım atmayarak, Türkiye’nin egemenlerinin yüzyıllık inkar ve asimilasyon politikasının en sivri yanlarını törpüleyerek “kabul edilir” kılmayı “çözüm” olarak yutturmaya çalışmaktadır. Ve elbette bunu yaparken de Kürtlerin kendi mücadele örgütlerini çözüm süreci dışına iterek tasfiye etmeyi amaçlamaktadır.
Nitekim şimdi de AKP Hükümeti Kandil ve İmralı arasında çelişkiler keşfedip; “Öcalan doğru düşünüyor ama ‘terör örgütü’ (Kandil kastediliyor) ve ona uyan HDP sorun çıkarıyor” propagandası etrafında Kürt halkını bölmeyi amaçlamakta ve “AKP
Hükümeti çözümünü” tek çözüm olarak dayatan girişimler yapmaktadır.
İşte bu ikiyüzlü, kriz çözmeyi değil kendi lehine yönetmeyi esas alan gerici yaklaşım şimdi de bölge illerinde taleplerinde ısrar eden halka yönelik saldırılarıyla ülkenin her yanında huzursuzluğu artırıp eylemlerin yayılmasına yol açarken, bu saldırgan tutum Lice’de iki kişinin jandarma kurşunlarıyla öldürülmesine kadar varmıştır.
Ve elbette AKP Hükümeti bu yola girerek sonuç alacağını sanırken, Kürt halkının bilinç ve örgütlülük seviyesini, Kürt siyasi güçlerinin siyasi deneyimlerini fazlasıyla hafife almaktadır. Bu yüzden de Hükümet, girdiği yolda ısrar ederse kendi planlarının altında kalacaktır. Nitekim geçmişte de ABD, Pax-Amerikana dayattığı bazı bölgelerde halkların bilinç ve örgütlülük seviyesinde yanıldığında hep kendi planlarının altında kalmıştır.
Bugün çözüm sürecinde başlıca sorun AKP Hükümetinin Kürt halkına, kendisine biat etmeden yürümeyecek bir “barış planı” dayatmasıdır. Burada Hükümet elbette, milliyetçi parti ve odakların, CHP gibi kafası hayli karışık partilerin zaaflarını da kullanarak, Kürtleri tehdit etmektedir.
Ancak gerek Kürt halkı gerekse Türkiye’nin demokrasi güçleri AKP’nin bu oyununa gelmeyecektir. Halkların talepleri için mücadelede ısrarı Türkiye’nin demokratikleşmesinin de tek gerçekçi yoludur.
Evrensel'i Takip Et