Yıldızlı eğitim / Diploma fetişizmi
Fotoğraf: Envato
Gazetemizin bir haberine göre, Milli Eğitim Bakanlığı özel okulları bir sınıflandırmaya tabi tutarak, tıpkı otellerde uygulanan yıldız sistemi gibi bir sistem getirmeye ve A, B, C, D gibi bir sınıflandırma yoluyla özel okullara vereceği teşviki belirli bir ölçüte bağlamaya karar vermiş. Buna göre okulların fiziki olanaklarından (spor salonu, konferans salonu, fen ve teknoloji laboratuvarları, yüzme havuzu, tuvaletler, ibadethane, vs.) akademik özelliklerine (LYS başarısı, vs…) ve öğretmenlerin eğitim düzeyine (yüksek lisans, doktora) kadar bir dizi ölçüt için çeşitli düzeylerde puan verilecek ve toplanan puanlara göre okullar A, B, C, D gruplarına ayrılacak. Devlet bu okullara çeşitli teşvikler (vergi muafiyet ve indirimleri, bina destekleri ile eğitim ve öğretim desteği) verecek bu gruplandırmayı kullanarak. Bunu bir akreditasyon sisteminin ilk ayağı olarak adlandırıyor devlet… Bu sistemin özel okulların standartlarını yükselteceğini düşünüyor. Buna göre, özel okullar daha fazla çalışacaklar ve eğitim öğretimin kalitesine önemli katkılar sağlayacaklar.
Bütün bunlar masal tabii. Eğitim söz konusu olduğunda ve iş belli bir maliyet düzeyindeki bir hizmetin ya da ürünün pazarlanması, satılması, satın alınması faaliyetine dönüştüğünde sürecin daha kaliteli falan olduğu yok. Daha önce, yani eğitim bu kadar ticarileşmeden önce, belirli bazı kesimlerin zorla eriştiği hizmete artık bir miktar para yatırıldığında erişilebildiği için erişilen şeyin(!) niteliği üzerine pek kafa yormamaya başladılar inanlar. Eğitimin niteliğinden söz edilmeye başlandığında ve belirli bir diplomayı hak etmek söz konusu olduğunda artık o diploma için yeterli ölçütlere sahip olmaya insanlar çok da fazla önem vermeyebiliyor. Çünkü insan faktörü nedeniyle, biraz da herkes eğitimden anlıyor ve insanlar diplomayı alırken öyle çok fazla bilgiye, beceriye, anlayışa sahip olmasalar da işlerini bir şekilde, iş başında öğrenerek yürütüyorlar. Yani diploma için gerekli olan yeterlik derecesine, eskiden çok daha yüksek düzeylerde erişmek gerekiyorken artık idare edecek kadar bilgiye, idare edecek kadar beceriye erişmek diplomayı almak için yeterli olabiliyor.
Bu noktada satılan eğitim hizmeti, esas faydasının ötesinde bir önem ve anlam kazanıyor. Dolayısıyla pazarlanan şey(!), eğitim süreci sonucunda hedeflenen şeyin(!), yani esas faydanın ötesinde, sınıf atlamak, görünür prestij elde etmek, “diplomayla hava atmak”, “diplomayla caka satmak”, başka sınıftan insanlara üstünlük sağlamak amacıyla talep görüyor. Yani bir ticari meta haline gelmiş oluyor eğitim. Ve insanlar, eğitim hizmetini, esas faydası olan öğrenmek, anlamak, gelişmek, kendini gerçekleştirmek, keşfetmek, yabancılaşmadan üretimde bulunmak yerine ne olursa olsun o diplomayı ceplerine koymak, duvarlarına asmak için alıyorlar: “belge, diploma, sertifika fetişizmi”… Zaten eğitimi satanlar da, maliyeti düşürmek amacıyla türlü türlü taklalar atıp, örneğin öğretmenlere daha fazla ders verdirmek, öğrencileri sağmal inek gibi görerek, ulaşımdı, kantindi, yemekti, kitaptı malzemeydi derken her şeyin maliyetini onlardan çıkarmak gibi yollara sapıyorlar.
İşte devletin özel okulları gruplandırma uygulaması, bu piyasa ilişkileri içinde, özel öğretim veren kurumları kendi aralarında daha fazla rekabete sokarak, eğitim denilen metayı, pardon diplomayı, daha arzu edilir bir mal haline getirme yolunda bir büyük adım… Malı süslemek yani… Muhtemelen devlet okullarında da bu uygulamayı başlatacaklar ve insanlar bu puanlama sistemi üzerinden alınan harf notlarına gereğinden fazla önem ve anlam atfederek bunlara erişme arzusuyla yanıp tutuşacak. Böylece sınıflandırılmış okullar üzerinden kapitalist üretim biçimi, daha güçlü bir şekilde yeniden üretilmiş olacak. Bu arzuyu uyandırdığınız zaman da zaten rızayı sağlamış oluyorsunuz. Hadi bakalım, eğitimin temel sorunlarını çözme işi yine güme gitti. Bir oyuncak daha verdiler çocukların ve anne babalarının eline böylece.
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13