Okmeydanı değil, riskli olan hükümet
Fotoğraf: Envato
Polisin bir süredir üzerine ciddi bir mesai harcadığı ve sık sık şiddetli çatışmaların yaşandığı Okmeydanı’nın “riskli alan” ilan edilmesi doğrusu hiç şaşırtıcı olmadı. Kentsel dönüşüm alanı ilan edilen bölgeler dünyanın birçok yerinde zaten önce riskli hale getiriliyor sonra da sıra malumun ilamına geliyor. Okmeydanı’nda da hem Alevi nüfusun yaşadığı hem de radikal bir sol grubun bulunduğu Anadolu Kahvesi bölgesinde yaşayan kesimler bir süredir bilerek ajite ediliyor ve orada ne olup bittiğini pek anlayamadan televizyondan izleyenlerin zihnine, semtin kriminal bir vaka olduğu işleniyor. Hatırlayalım bundan kısa bir süre önce, polis ve çeteler işbirliğiyle Gülsuyu’nun isminin uyuşturucu, çete ve sol sözcüğüyle aynı cümlede geçtiği haberler yer almıştı basında. Oradaki çatışmalar günlerce sürdü.
Bir yerin riskli alana dönüştürülmesi o bölgedeki çelişkilerin kaşınmasıyla olmuyor sadece. Avcılar’da travestilerin yaşadığı siteler boşaltılırken civardakilerin ahlak anlayışı; Sulukule boşaltılırken Roman sakinlerin tekinsizliğine dair geleneksel önyargı kışkırtılmış ve itirazlar bertaraf edilmeye çalışılmıştı. Geçenlerde Amasya’da akaryakıt istasyonu kurmak için yeşil alanı tasfiye etmeye çalışan şirket de buranın tinerci yuvası olduğunu iddia etti.
Kentsel dönüşüm gerekçelendirilirken önce dönüşüm alanında “riskli gruplar” tanımlanıyor, diğerlerinden yalıtılıyor, muhalefet marjinalleştiriliyor ve nihayet bu kesimlerin kriminalize olması için her yöntem deneniyor. Sonuç ise, halkın bir dönüşüm gerektiğine dair ikna edilmesiyle devletin maksadının hasıl olması. Fakat kendi huzurunun bu grupların tasfiyesine bağlı olduğunu düşünmeye alıştırılan sakinlerin pek de huzura kavuştuğu sanılmasın. Klasik Nazi öyküsünde olduğu gibi; nihai olarak asıl hedef onlar. Yani alanı isteyerek terk etmemişlerse zorla yersiz yurtsuzlaştırılmak kendi halinde yaşayıp giden sakinlere biçilen kader.
Gezi Direnişi bu kadere karşı bir kentin hatta bütün ülkenin bir başkaldırısıydı. Ondan sonra da önce de kentsel dönüşümün belirimlerine karşı irili ufaklı pek çok direniş yapıldı, yapılıyor. Amasya’daki şirketin tinerciler masalı pek tutmadı; halk sokağa çıktı. Bu türden alan ve yaşam savunma refleksinin başlangıcının Karadeniz köylülerinin HES direnişleri olduğu da unutulmamalı.
Sürecin olgunlaştırdığı en önemli sezgi; oraya AVM buraya Rezidans şuraya HES dikmeye kalkan şirketlerin ve bunlara ruhsat veya izin veren hükümetin, asıl kriminal unsur olduğu. Dünyanın her yerinde söylenen kentsel dönüşüm yalanları ve uygulanan şiddet başka yerlerde olduğu gibi bizde de ters tepiyor artık.
Kürtler ise zaten kriminalleştirme işlemine en çok maruz kalan kesim. Çözüm sürecinin başladığı andan itibaren de işler pek yolunda gitmiyor. Hükümetin bu uzun zaman zarfında çözüme yasal bir statü kazandırmaktan özenle imtina etmesi bir yana, Kürtleri hala bir güvenlik sorunu olarak gördüğünü dağa taşa inşa ettiği kalekollar sayesinde bir kez daha paraflamaya kalkması bölgeyi yeniden bir ateş topu haline getirdi. Kürtler, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine çeyrek kala barış ve müzakerenin milliyetçi ve ulusalcı oylara kurban edilmeye çalışılmasına ve kendilerinin yeniden “belalı” bir topluluk haline getirilmesine Lice’de olduğu gibi kan ve can pahasına direniyor. Sadece bu değil; göreli istikrar ortamının rantından yararlanmaya kalkarak Kırklar Dağı’na olduğu gibi lüks konutlar, alışveriş merkezleri, barajlar, kat kat oteller dikmeye çalışan şirketler aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışılan neoliberal kalkınma hamlesine karşı da halkın ortak mekanlarını savunma mücadelesi sürüyor bölgede.
Hükümetin her dakika birilerini kriminal, kimi bölgeleri de riskli ilan etmesi onun izlediği neoliberal yıkım politikalarını hayata geçirebilmesinin tek yolu. Bütün dünyada dönüşüm sosyolojisi böyle işliyor.
Halkın tek seçeneği ise aslında gerçek kriminal ve riskli olanın bu hükümet olduğunu ilan etmek; bu bölücü yönteme karşı birleşmek ve direnmek.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00