11 Haziran 2014

Dünya kupası ve emek mücadelesi

Portekiz’in ünlü diktatörü Salazar, on yıllırca süren diktatörlüğünün sırrını, “Ben Portekiz’i 3F ile yönettim” diyerek açıklamıştı!
Bu “F”lerden birisi futboldu!
Sadece Salazar mı?
Elbette hayır!
Dünyanın pek çok ülkesinde yönetimler, dozu ve biçimleri farklılık gösterse de futbolu, gündemi belirlemenin ve genel olarak da yığınları uyutmanın “afyonu” olarak kullandılar, kullanıyorlar.
Elbette zaman zaman bu politikanın geri teptiği, bazı kulüplerin ve futbolcuların, akıntıyı tersine döndürmek için çıkışlar yaptığı, gerçeği söylemeye cesaret ettiği de olmuştur, ama tepkiler egemen güç odaklarının futbolu emekçi yığınların, halkın bilincini karartmanı bir aracı olarak kullandıkları gerçeğini değiştirecek kadar değildi.
“Değildi” diyoruz; çünkü bu sürecin tersine dönebileceğinin alametleri artık daha ciddi biçimde baş gösterecek gibi görünmektedir.
Brezilya’da yarın başlayacak 2014 Dünya Kupası, egemenlerin futbolu kullanış tarzıyla halkın, futbolla emek mücadelesinin çatıştığı bir kupa olacak alametlere başlamaktadır.
Nitekim Gezi direnişinde ve sonraki özgürlük talepleri etrafında gelişen eylemlerde “taraftarlığın” taraftarlığı aşan taleplerle sahip oluğunu, dahası özgürlük ve demokrasi talepleriyle aralarında ciddi bir mesafe olamadığını ülkemizde de gördük.
Ama bu alandaki asıl atağı, Gezi direnişiyle yaklaşık eş zamanlı olarak Brezilya’da patlak veren halk direnişinde tanık olmaya başladık. Brezilya’daki halk direnişinin “Dünya Kupası’na hayır” diyerek genişlemesi, bu kupanın Brezilya halkına neye mal olduğunu tartışılmaya başlaması, elbette son derece önemli olmuştur.
Brezilya dünya futbolunun zirvesidir. Ve bu ülkede futbol din derecesinde etkili, en yoksul kesimleri en çok yedekleyen bir olgudur. Böyle bir ülkede, futbolun en üst organizasyona karşı halkın, işçilerin kendi taleplerini öne sürerek eyleme geçmesi, elbette tüm dünyada bu tartışmayı açacak mahiyettedir. Ki bu da futbolun sorgusu sualsiz peşinden gidilen, politikayla, sınıflar mücadelesiyle bir ilgisi olamayan bir spor olayı olmadığının anlaşılmaya başladığının göstergesi olmuştur.
Örneğin, bırakalım 10 yılı, 20 yılı bir önceki kupada bile hiçbir işçi, dünya kupasının maçlarının oynandığı kentlerde ulaşımı engelleyecek bir greve başvurmaya cesaret edemezdi. Ama, Brezilyalı işçiler, dünya kupası maçlarının oynanacağı kentlerde dahil greve çıktılar. Ve talepleri kabul edilmezse, maçların yapıldığı günlerde de grevde olmaya devam edeceklerini(*) açıkladılar.
Bu tutumun önümüzdeki dönemde diğer ülkeler de yaygınlaşarak, Dünya Kupası, Avrupa Kupaları, ya da “ulusal ligler”deki organizasyonlarının, bunlara yönelik büyük sermaye çevreleri için devasa rant arcına dönüştürülmüş olması ve nihayet sermaye partilerin siyasi rant aracına dönüştürüldüğünün tartışmaya açılması sürpriz olmayacaktır. Böylece sermeye ve siyasetçilerin bir istismar alanı yok olacak en azından hayli daraltılmış olacaktır.
Dün gazetemizde Mithat Fabian Sözmen’in hazırladığı “Dünya Kupası’na Öfkenin Sırrı” adıyla bir dizi yayımlanmaya başlandı. Bu dizinin, daha ilk bölümüyle sadece futbol meraklılarının değil, belki onlardan da fazla politikayla, emek mücadelesiyle ilgilenin herkes için son derece önemli bilgiler vereceği anlaşılmaktadır.
Evet, Evrensel ve Hayat televizyonunun işçi sınıfı mücadelesi, özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısında futbol ve “kupalar”la ilgili aydınlatıcı, hepimiz için ufuk açıcı dosyalar, dizi yazılar, programlar hazırlandıklarını da biliyoruz. Bu açıdan Dünya Kupası’nı sadece bir gösteri, ticari bir atraksiyon olarak sunan gazete ve TV’lere mahkum değiliz. Kupayı izlerken aynı azmanda bu gösterinin arkasında dönen dolapları, çarpışan çıkarları da izleme imkanına sahip olacağız. Bu yüzden 2014 Dünya Kupası, “nasıl bir dünyada yaşadığımızı anlamak ve onu değiştirmek için nasıl bir mücadele vermemiz gerektiğini” tartışacağız. Bu imkanı Evrensel ve Hayat televizyonu sağlayacak.
Futbol artık giderek daha fazla, özgürlük mücadelesinin ve emek mücadelesinin de bir alanıdır. Hem de sıcak bir alanıdır. Bu, Dünya Kupası’nda bu daha derinden hissedilecek.
(*) Bu Brezilya’da herhalde “vatana ihanet” olarak anlaşılacak bir suçtur. Türkiye’de de olsa öyle sayılır, muhtemelen “ulusal güvelik” gerekçe gösterilerek grev yasaklanırdı!

Evrensel'i Takip Et