11 Haziran 2014

Yeni Lice katliamları histerisi!

Eğer söz konusu “bayrak”sa; iktidarıyla muhalefetiyle, derneğiyle, üniversitesiyle, askeriyle siviliyle,… bütün malum odaklar, “vatan millet savunması” şampiyonluğu için yarışa girerler. Kendileri dışında herkesi hain ilan eden ırkçı-milliyetçi gruplar sokaklara dökülür. Kim daha çok “kahramanlık edebiyatı” yapar, kim daha açık kandan, ölümden; şehitlikten söz ederse o bu yarışı kazanacakmış gibi, huşu içinde hedefe saldırır. Saldırı bir linç kampanyasına dönüşür. Ki bu saldırıda, bir adım sonra “hedefin” kişiliği, olayla ilgisi, olayın arkasında kimin olup olmadığı önemini yitirir. Ve, artık bir siyasi rant getirmediği anlaşılmasına kadar “linç”e devam edilir.
Şimdi; önceki gün Diyarbakır’daki 2. Hava Kuvvet Komutanlığındaki bayrağın gönderden bir genç (çocuk yaşta bir genç olduğu belirtiliyor) tarafından indirilmesine karşı ulusalcı, ırkçı histerik çığlıklar, sloganlar haykırıldı. Medya üstünden olduğu gibi, doğrudan Kürt emekçileri ve siyasilere karşı da bir linç kampanyası başlatıldı.
MHP-CHP odaklı ulusalcı, ırkçı kesimler “bayrak indirmeyi” “çözüm sürecinin geldiği yer” olarak iddia edip çözüm sürecine karşı bir saldırıya dönüştürürken Hükümet de kendi sorumluluğunu görmek yerine KCK’ye HDP’ye saldırıya geçiyor. Başbakan ve AKP sözcüleri, Öcalan’ın “bayrak indirmeyi” provokasyon olarak ilan etmesi ya da HDP’nin “bayrak indirmeyi” asla tasvip etmediklerini açıklamasına hiç bakmadan “linç”e katılıyorlar.
Başbakan dünkü grup toplantısında “O bayrağı indiren alçak ve onun arkasındaki alçaklar” diye KCK ve HDP’yi suçluyor. Ve olup bitenleri Başbakan “Sabrımızın sınırı var” diyerek “Çözüm sürecinin”, barışın, Kürt sorununun demokratik çözümünün başı üstünde “Demokles kılıcı” olarak kullanmaya devam edeceğini gösteriyor. Ve bunu yaparken de Kürt siyasi güçlerini “Çocukların ve kadınların arkasına sığınan korkaklar”, HDP’yi “Bölgenin CHP’si olmaya soyunmak”la suçlayıp, tahrik ediyor. Ve ekliyor Erdoğan: “Eğer HDP bu yoldan dönmezse biz de onları aradan çıkarır doğrudan Kürt vatandaşlarımızı muhatap alırız!”
MHP Genel Başkanı Bahçeli “Devlet yaşayacaksa had bilmezin tam alnı çatından devrilmesi de haktır!” diye açıkça söylüyor. Ama Erdoğan da farklı bir şey söylemiyor. Bayrak indiren çocuğu vurarak etkisiz duruma getirmeyenleri suçluyor. Dahası, bir “çocuğun kişisel eylemi” üstünden insan öldürmeyi istemeyerek sağduyulu bir tutum takınan askerleri de suçlu ilan eden Başbakan, partisinin dünkü grup toplantısında, askere ve polise yeni Lice katliamları ve daha fazlası için açıkça çağrı yaptı. Üstelik bu çağrıyı histerik bir üslupla yaparak etkisini artırmayı amaçlıyor.
Öyle görünüyor ki, “bayrak indirme” etrafında oluşan “linç ortamını” Başbakan ve Hükümeti, “çözüm sürecini” bir tehdit olarak kullanma çizgisinde ısrar edecektir.
Oysa, “bayrağı indiren” gencin kendi iradesiyle mi bu eylemi yaptığı yoksa birileri onu yönlendirerek bir provokasyon mu tezgahlandığı henüz belli değil. Dahası bu eylemin, “Kürt siyasi güçlerinin politikasıyla ne kadar uyumlu” olduğu da çok tartışmalıdır. Ki, bu siyasetin önde gelen aktörleri bu eylemin kendileriyle bir ilgisi olamayacağını iki gündür söylüyorlar.
Irkçı, milliyetçi çevrelerin “bayrak indirildi” üstünden “Çözüm sürecini” berhava etmek üzere harekete geçmiş olmasının şaşırtıcı bir yanı yok. Ama Kürt siyasi güçleriyle bir “Çözüm süreci” götürdüğünü iddia eden, Kütlerin hakları hakkında “yanık türküler” söyleyen Başbakan ve AKP sözcülerinin Kürt siyasi güçlerine CHP ve MHP ile, sadece kendini dışarı atarak, aynı çizgiden ve aynı argümanlarla saldırması göstermektedir ki AKP, “Çözüm sürecini” bitirmeye karar vermiştir! Ama bunu bitirenin kendisi olduğunu göstermeden, karşı tarafı suçlayacak bahaneler bularak yapmak istemektedir. Bahanelerin gerçek ya da uydurma olması da onlar için çok önemli değildir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in tutukluluğuna yapılan itiraz "kaçma şüphesi" gerekçesiyle reddedildi.

Evrensel'i Takip Et