12 Haziran 2014

Halkların birbiriyle kavgasını önlemek

"Bayrak indirilmesi” etrafındaki “linç” kampanyasını; hem sağ ve “sol” milliyetçi çevrelerle CHP-MHP cenahının, hem de Erdoğan Hükümeti ve AKP cenahının sürdürmekte yarar umacakları anlaşılıyor.
Çünkü onlar için “bayrak”, her zaman olduğu gibi ülkenin en yakıcı gerçeklerinin üstünü örtmek için kullandıkları bulunmaz bir örtüdür. Çünkü söz konusu olan “bayrağı savunmak” olduğunda, her şey en gerici, en şoven duyguları okşama yarışına indirgenmektedir. Ki bu yarış, onların en iyi koştukları, çoğu zaman da “iyi dereceler” yaptıkları bir yarıştır!
Nitekim bu son “bayrak indirilmesi” olayında hem İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu hem de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu en gerici bayrak tanımı olan, Türk edebiyatının en gerici şairi Arif Nihat Asya’nın “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır“ diye başlayan şiirini okuyarak tutumlarını açıklamışlardır. Bahçeli ve Erdoğan da zaten her vesileyle bu şiiri yinelemektedir.
Demek ki iktidarıyla muhalefetiyle bu partiler ve benzer çizgide yer alan çevreler için “bayrak” kanla boyanmışsa bayraktır!  
Bir laf yarışına dönüşen, en yüksek sesle, en sert mesajlar verenin kârlı çıktığı bu ortamda gündem en çok bağıran tarafından belirlenmektedir. Çünkü buradaki konuşmanın doğru ya da yalan olmasının sermaye partilerine bir faturası olamamaktadır.
Çeşitli ulusalcı, ırkçı çevreleri de arkasına alan CHP ve MHP, bayrak indirilmesini “çözüm sürecine” yönelik bir saldırıya dönüştürerek, “Bakın biz demiştik, süreç gele gele Türk bayrağının indirilmesine geldi. Eğer böyle devam edilirse yarın askeri üslere bile PKK bayrağı çekilecek!” diyen bir propagandaya sarılıyorlar. Böylece AKP tabanındaki ırkçı-milliyetçi dünya görüşünün etkisindeki kesimlerle AKP’nin arasını açacaklarını umuyorlar.
AKP ve Hükümeti ise; bir yandan “bayrak indirilmesi”nin faturasını KCK ve HDP’ye keserek, “Çözüm sürecini” KCK ve HDP’ye karşı bir silaha dönüştürmeyi hedeflerken, öte yandan da en şoven çevreleri de yedekleyecek bir propagandaya ağırlık vermektedir. Özelikle Başbakan “bayrak indirilme” vakasından önce de aynı amacı güdüyordu. Şimdi de ”bayrağa” sarılarak bu tutumunu sürdürecek görünmektedir.
Eğer bu tartışma sermaye partileri ve onların çeşitli fraksiyonları arasında kalsaydı; “Ne halleri varsa görsünler!” der geçerdik. Ama öyle olmuyor. Tersine onlar aralarında kavga ediyor gibi görünüp, aslında “yeni uzlaşı noktaları” ararken işçiler, emekçiler; Kürtlük Türklük, Alevilik, Sünnilik, bayrağa saygı nasıl olur nasıl olmaz,… gibi sorunlar üstünden aralarında kavgaya tutuşuyorlar, sermaye partilerinin yerel uzantıları tarafından tutuşturuluyorlar. Nitekim son birkaç gündür pek çok ilde ırkçı faşist güruhların sokaklara sürülmesi, polis himayesinde gösteriler yapması, Kürtlere, demokrasi güçlerine karşı linç girişimleri bunu açıkça gösteriyor.
Bu yüzden de ırkçılığa, şovenizme karşı mücadeleyi “bayrak” tartışmaları üstünden sadece söylem olarak yenilemenin de ötesinde doğrudan iş yerlerinde, hizmet kurumlarında, emekçi semtlerinde,… kitlelerin bulunduğu her yerde bu çirkin politikayı teşhir ederken aynı zamanda her kesimden halk içinde emekçi kardeşliği ve hakların kardeşliği temelinde daha ileriden birlikler için bir mücadelenin örgütlenmesi son derece önem kazanmaktadır. Yerellerde bu “tartışmanın tarafı olan” kesimlerle ilişkileri yenileyip ortak mücadele platformlarında birleşilmesi elbette ki burada yakın hedef olmalıdır.
Artık egemenlerin “bayrak”, “onların çıkar etrafında birlik bütünlük “ gerekçeleri üstünden yürüttükleri “böl ve yönet”, “birbirine karşı kışkırt ve keyfine bak” oyununa prim vermeyen bir birlik ve mücadele hattında yönelmek daha fazla ertelenemez bir görev olmuştur.
Evet, “bayrak indirilmesi”ni AKP ve öteki sermaye partileri kendi politikalarının dayanağı yapmak, bunu halkların kardeşleşmesini önleyen bir silaha dönüştürmek için çaba harcıyorlar. Bunun için çok da derin dayanakları var. Ama Türkiye’nin demokrasi güçleri ve sınıf partisi doğru ele alırsa, ”bayrak indirilmesi” olarak cereyan eden provokasyon, geri teptirilebilir. Çünkü bu güçlerin de egemenlerin bu saldırısını püskürtmek için çok fazla dayanakları var.
Bugün yapılması gereken en acil görev de budur.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in tutukluluğuna yapılan itiraz "kaçma şüphesi" gerekçesiyle reddedildi.

Evrensel'i Takip Et