13 Haziran 2014 01:38

Medyanın gazına gelmek

Medyanın gazına gelmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kolay gaza gelen bir millet olduğumuzu inkâr edemeyiz.
En çok da bayrak, kitap, peygamber söz konusuysa kolayca manipüle edilebiliyoruz.
Konumuz din, milliyetçilik, erillik, cemaatçilik filan olduğunda akan sular duruyor; akıl, mantık bir kenara itiliyor. Bizi yönetenler bunu çok iyi biliyor. Büyük basını yönetenler de…
En son bayrak indirme eylemini ele alalım mesela. Genelkurmay bir açıklama yapıyor, basında bir iki fotoğraf yayımlanıyor; hoop sosyal medyada bir sürü insan profil görselini Türk bayrağıyla süslüyor. İsteyen istediği şeyle süsler, ona itirazımız yok da, azıcık düşünmek, olasılık hesabı yapmak, normal şartlar altında “Güvenmiyoruz” dedikleri basın organlarının her gösterdiği şeye şüpheyle bakmak gerektiğini anlamak bu kadar mı zor?
Ekşi Sözlük’ten tegoser’in girdisini okudum dün... “bayrak indirmek için direğe tırmanmak” başlığı altında yazmış. Şöyle diyor: “Bir bayrağın göklerde dalgalanması için üç şey gereklidir: bayrak, direkve halat. Örneğin bayrağı göndere çekerken yapılması gereken tek şey halatı çekmektir, gerisi gelir zaten. Ama bayrağı indirmenin çeşitli yolları varmış. Mesela biri halatı tek hamleyle kesmek yerine, oldukça riskli ve tehlikeli bir bölgede macera olsun diye düz direğe tırmanıp objektiflere poz verebiliyor. Bence çok mantıklı lan… Çünkü sıradanlığı hiç sevmem.”

Üzerinde düşünmeyi hak eden bir yorum… Normal şartlar altında, kötü niyetli birisinin bayrağı indirmek için ille de komando eğitimi almış olmasına gerek yok! Peki ama neden bu direğe tırmanma zahmeti? Gazetecilikte sağlıklı bir şüpheciliği doğru bulduğum için ben de soruyorum: Bu zanlı, insan canının bitki canından bile aşağıda tutulduğu askeri bir bölgede bayrak direğine tırmanıp, bayrağı indirip, sonra da nasıl canlı olarak kaçabiliyor?
Gazetelere bakarsak, askerler havaya bir iki el uyarı ateşi yapmış. 6 yaşındaki çocukların bile evde otururken gözlerinden vurulduğu bir bölgeden bahsediyoruz.
Aynı gazeteler dün de eldivenle direğe tırmanan zanlının parmak izinden kimlik tespiti yapıldığını duyurdular. Olay yeri incelemede de rekora gidiyoruz, haberimiz yok (!)
Bütün bu bayrak tantanası yaşanırken ve bazılarımız onulmaz bir milliyetçilik histerisiyle yine Kürt düşmanlığına evrilmişken, çevremizde neler olmakta?
El Kaide’nin bile vahşi savaş yöntemleri nedeniyle içinde istemediği İslami cihat örgütü IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) Musul’u da içine alan Nivena eyaletini ele geçiriyor. Halk bölgeyi terk etmeye başlamış. Türkiye başkonsolosluğu tahliye ediliyor. Irak’ta 30 Türk şoförü IŞİD güçlerinin elinde rehin. İslami cihatçılar Kerkük’e doğru ilerliyor. Pek yakında Irak sınırında komşumuz olacak IŞİD. Bütün bunlar büyük basınımızda az çok yer alıyor, ama bölgeden detaylı haber geçen muhabir yok.
Peki muhabirler nerede?
Bir kısmı bayrak haberi yazmakla meşgul.
Diğerleri atak haberi peşinde.
ATAK ne mi? Başbakan ve Cumhurbaşkanı “milli imkanlarla geliştirilen” askeri helikopter T-129 ATAK’ın tanıtım toplantısında konuşuyor ya, muhabirler de onları takip ediyor. Dün büyük gazetelerin, ama en çok da yandaş basının manşetlerindeydi. Erdoğan ve Gül ATAK T-129’un pilot kabinine oturup, lunaparkta eğlenen bebeler gibi poz vermişler. ATAK’in iki pilotu, aynı zamanda pilot giysileri kuşanmışlar.  
Bazı çocuklar evlerinde yemek yerken asker tarafından vuruluyor.
Bazılarımız çocuklar gibi şen.
Bayrak, kutsal, iç güvenlik diye gündemden uzaklaştırılırken bizler, güneyde İslami cihatçılar kapımıza dayanıyor.
Çok kolay gaza geliyoruz, çok kolay uyutuluyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa