15 Haziran 2014 00:21

'Eski şarabı yeni şişede sunmak' meselesi

\'Eski şarabı yeni şişede sunmak\' meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ermenilerin sıkça dillendirdiği “Eski şarabı yeni şişede sunmak” deyiminin kökü, kökeni sadece Ermenilere mi aittir, yoksa başka kültürlerden “araklayıp” bunu kendilerince sahiplenmek mi istemişler, doğrusunu söylemek gerekirse bilmoorum.
Özüme kalırsa eski bir şarabı veya mesela bir masalı, örneğin bir hikayeyi, tarihi bir olayı allayıp pullayıp sonra da “yeni şişe”lerde sunup, bir bakıma “göz boyamak” herkesin, her babayiğitin harcı olmadığı gibi, keza böylesine bir “uyanık”lığı şu veya bu “nümero”lar eşliğinde sergilemeye kalkışıp, ardından da yakayı ele vermeden, argo deyimiyle “piyastos” olmadan bu tür alengirli işleri becerebilmek, acaba başlı başına “özel” bir maharet veya onun da ötesinde fazlasıyla “usta”lık mı ister, bunu da keza bilmoorum, bilemoorum!
Ancak bilebildiğim ya da şaşı gözlerimle izleyebildiğim kadarıyla, bizim diyarlarda, cennet vatanımızın “siyaset sahnesi”nde demokratik yollarla veya zorla, zorbalıkla, “apolet” gücüyle çöreklenip oturmuş tüm “iktidar”lar ve onların serdümeninde oturan “kaptanıderya”larının neredeyse hemen hepsi, meydanlarda, televizyon ekranlarında attıkları “nutuk”larda bir taraftan “benim halkım, benim esnafım, benim emeklim, benim… benim…” uslubuyla, “vatandaş”lara seslenip, dolayısıyla kendilerini sanki birer “Sultan Palamut”,  “tebaa”larını da sanki birer “kul” addedip, diğer taraftan da kokuşmuş, bayatlamış “vaat”lerle oyalarken, aslında “eski şarapları yeni şişelerde sunup”, böylece günlerini gün ettiler, edoorlar ka yavrum!
Mesela belki yarın, belki de yarından da yakın bir zaman diliminde, cumhurumuzun başı olmayı hedefleyen, bunun hevesiyle çıra misali yanıp tutuşan muhterem başbakanımız, illa da kendi “yaşam tarzı”nı, kendi “inanç”larını her fırsatta “benim” halkım dediği yurttaşlarımıza direkt ya da dolaylı yollarla aktarmayı kendince anasının “ak” sütü gibi “hak” bellerken, aynı minvalde eski şarabı yeni şişede sunmaya devam edoor ka yavrum!
Örneğin anayasa konusunda, “İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da; inancın emrettiği gerçek niçin reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor?​” diye yüksek perdeden feveran edip, böylece “laik” bir devlette resmen “din bezirgânlığı”na soyunup, bu bapta “nema”lanmanın hesaplarına yatarken, diğer yandan sekiz kişilik münübüse on sekiz kişi doldurduktan sonra direksiyon hakimiyetini kaybedip uçurumdan aşağı yuvarlanarak trafik “kaza”sına sebebiyet veren çocuk yaştaki şöförün ehliyetsiz oluşunu görmezlikten gelip, bunun yerine bir gece önceden içtiği “iki şişe bira”yı suçlayıp, dolayısıyla alkolün zararlarını davul zurnayla dillendirmeyi görev bellerken, yine eski şarabı yeni şişede sunmayı marifet belloor ağparik!
Keza aynı şekilde Soma’daki maden işçilerinin tümünü “Saldım çayıra Mevlam kayıra” dercesine, onların doğuştan gelen “fıtrat”ına bağlamak acaba eski şarabı yeni şişede sunmanın ta kendisi değil midir zo!
Nitekim işte yine mal meydanda!
Yaklaşık bir buçuk yıl önce barış ya da çözüm süreci adı altında başlayan, ülkenin en önemli sorununun çözüleceğine dair artan umutlarımız, tam da şu günlerde memleket sathındaki nahoş olaylar yüzünden giderek Kaf Dağı’nın arkasına maalesef ertelenirken, diğer yandan Gezi’nin “travma”sından bir türlü kurtulamayan başımızın başı başbakanımız, hemen her fırsatta sanki bunun hıncını alırcasına tiz perdeden yağıp gürleyip, sil baştan “ötoriter” tavrını pekiştirmeye çalışırken, kendisine “oy” veren vatandaşlarımızı “bizler”, diğerlerini de “onlar” diye bizatihi meydanlarda attığı nutuklarlarla ikiye böldüğünü sanki hepten unutmuşçasına, şimdi de kim bilir hangi karanlık eller tarafından gönderden indirilen “bayrak” meselesine dört elle sarılıp, bunun edebiyatıyla oyalanmak, yine eski şarabı yeni şişede sunmanın bariz ifadesi midir, bunu da keza bilmoorum Kirvem!

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa