15 Haziran 2014

Hükümet - IŞİD ilişkilerinin akla getirdikleri!

AKP Hükümeti’nin IŞİD karşısındaki politikasına iki başlıca eleştiri var.

Bunlardan birincisi; “TSK Irak’a girip, Türk toprağına tecavüz eden teröristleri ezmeli. Rehineleri kurtarmalı, bu arada Musul-Kerkük meselesini de çözmeli” biçimindeki ırkçı-şoven çevrelerin eleştirileridir.

İkincisi ise; “Hükümet nasıl oldu da IŞİD’in Musul’u ele geçireceğini anlamadı”; “Bu nasıl istihbarat, MİT ne yapıyor”; “Konsolosluk neden boşaltılmadı”; “En azından çocuklar neden tahliye edilmedi”; “Hükümet IŞİD’e karşı neden bu kadar sessiz”;… diyen CHP’den başlayıp sağdan ve “sol”dan siyasi çevrelerin, yandaş basın dışındaki basının, akademisyen, “stratejist”, “diplomat”… gibi “konunun uzmanları”nın eleştirileridir.

Birinci kategorideki ırkçı-şoven kesimlerin hamaset ve tamamen “ideolojik” kaygılara dayalı gürültüleri için burada söylenecek bir şey yoktur.

İkinci kategorideki eleştirilere gelince; bunlar, “Hükümeti, öngörüsüz, istihbarat almayan, ne yaptığını bilmeyen, aciz bir Hükümet” profili üstünden “muhalefet yürütmekle” malül olduğu için de gerçeğin belki sadece bir yanını, o da önemsiz yanını yansıtması bakımından ciddiye alınıp alınmaması tartışılır eleştirilerdir.

Şimdi de şu gerçekleri dikkate alalım:

Öncelikle şu belirtelim ki; Türkiye’nin “Sünni Irak”taki istihbaratı sadece kendi ajanları üstünden yürüttüğü bir “casusluk faaliyeti”nin çok ötesindedir. Türkiye; oradaki Sünni aşiretlerden, Saddam kalıntısı bürokrasiye, sayısız ticari firmadan Türkmenlerin çeşitli görüşteki liderlerine, IŞİD içindeki ajanlarından kendisine yakın anlayıştaki şeriatçı gruplara kadar uzanan çok ciddi ve çok geniş bir istihbarat imkanına sahiptir. Dolayısıyla olup bitenden, IŞİD’in Musul'u işgal etmesinden Hükümetin habersiz olması mümkün değildir. Tersine herkesten önce AKP Hükümeti’nin bu gelişmelerden haberdar olduğunu söylemek gerçeğe çok daha yakındır.

Bunun da ötesinde Musul Valisi, Konsolosluğu uyarmış, kibarca “Biz kaçıyoruz siz de kaçın!” demiştir. Ama Konsolosluk bunu da kabul etmemiştir. Öyle ki çocukların bile tahliyesine gerek görülmemiştir!

Nitekim Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da; “Biz IŞİD’in hedefinde değiliz!” diye duruma açıklık getirmiştir!

Peki, o zaman olup biten nasıl açıklanabilir?

Olanları açıklayabilmek için öncelikle Türkiye’nin dış politikasının geldiği yere bakmalıyız.

Şöyle ki;

“Komşularla sıfır sorun” diye başlayan dış politikasının Suriye’de duvara çarpmasından sonra AKP Hükümeti, Ortadoğu’daki dış politikasına iki yeni unsur katmıştır: 1-) MİT’i dış politikanın bir dayanağı olarak, sadece haber toplayan değil örtülü operasyonlar yapan bir örgüt olarak yeniden örgütlemek, 2-) İslam ülkelerinde faaliyet gösteren radikal İslamcı terör örgütlerini dış politikasının bir unsuru olarak kullanmak! (Her iki konuda da Suriye laboratuvar gibi kullanıldı.)

Aynı zamanda bu süreç, AKP Hükümeti’nin “Ilımlı İslam’ın lider ülkesi olmak”tan “Radikal İslamcı grup ve örgütlerle işbirliği, ittifak içinde hareket etmeye evrilme süreci” olarak işlemiştir.

Bu gerçekler dikkate alındığında şunları hemen söyleyebiliriz:

1-) “AKP Hükümeti Musul’un işgaline gelen süreci çok önceden biliyordu ve istihbarat almadı, gerekli uyanıklığı göstermedi; acz gösterdi;…” eleştirileri boş eleştirilerdir!
2-) AKP Hükümeti; IŞİD’den Konsolosluğa dokunulmayacağı sözünü almıştır. Konsolosluk işgali bir “marangoz hatasıdır” ve bir süre sonra ilişkiler “normale” dönecektir.
3-) AKP Hükümeti Konsolosluğu açık tutarak IŞİD’e diplomaside yardım etmeyi ve bu yolla IŞİD’i kontrol etmeyi, hatta kendisine mecbur etmeyi hesaplamıştır.
4-) AKP Hükümeti, “Sünni Irak”ta (ve Suriye’de) Sünni şeriatına dayalı bir devlet fikrine sıcak bakmaktadır. Ve çöken dış politikasını Hükümet, Irak ve Suriye’nin bölünmesi; IŞİD  ve bölgede faaliyet gösteren şeriatçı örgütlerle ilişkilerini normalleştirmenin, bunları yeni Osmanlıcılığın dayanağı yapmayı planlamaktadır.
5-) AKP ile sözü geçen IŞİD ve öteki şeriatçı örgütlerin eylem tarzları konusunda farklılıklar olsa da bunların “genleri” AKP’nin genleriyle uyumludur. Bu yüzden de AKP Hükümeti’nin bölge politikaları içinde bu şeriatçı örgütlerin önemli yer tutacağını “IŞİD devleti”ni AKP Hükümeti’nin Kürtlere, İran’a, Suriye rejimine karşı bir silaha dönüştürüleceğini söylemeye bile gerek yok.

Bunlar elbette, gelişmeler üstünden bakıldığında; bölgede yaşananlar ve AKP Hükümeti’nin dış politikasının dibe vurması dikkate alındığında, “ilk akla gelenler”dir. Ama bunları öylesine “spekülatif iddialar” olarak da görmemek gerekir. Tersine olacakların doğrultusu budur ve neyin ne zaman ortaya çıkacağı ve hangi biçimde kendisini göstereceği tamamen zaman ve olaylara yön verecek çelişmelerin ortaya çıkış biçimleri tarafından belirlenecektir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in tutukluluğuna yapılan itiraz "kaçma şüphesi" gerekçesiyle reddedildi.

Evrensel'i Takip Et