Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
Reklamları Kapat

Fatih Polat, iki hafta önce yazdığı “Soma’da Germinal’i Hatırlamak” başlıklı köşe yazısında; Soma işçilerinin, madene dönmek zorunda kalsalar bile,  sendika yönetimini alaşağı eden bir direnişe imza atarak tarih yazmış olduklarına dikkat çekmişti.
Bu yazıyı takip eden günlerde, bu kez de özelleştirmeye karşı direnen Yatağan işçilerinin Ankara’da Türk-İş Genel Merkezini işgal ettiklerini öğrendik. Kendi ifadeleriyle Türk-İş’ i “silkelemeye” gelmişti işçiler. Madenlerin ve termik santrallerin özelleştirilmesine karşı kararlılıkla sürdürdükleri bu uzun soluklu direnişte, mücadeleye omuz vermeyen yöneticileri “silkeleme” zamanıydı şimdi. Direnişi yeni bir aşamaya taşımış, cepheyi genişletmişlerdi.
Yatağan ve Milas işçilerinin başlattığı işgal eylemi başka illerden gelen işçilerin de desteği ile Türk-İş yönetimini 3 günlük bir eylem takvimi hazırlamaya mecbur bıraktı.
Bugün, Tes-İş ve T. Maden-İş Sendikaları tüm işyerlerinde iş bırakıyor. Yarın ise Türk- İş’e bağlı tüm sendikaların 2 saatlik iş bırakma eylemi yapacağı duyuruldu. Çarşamba günü de basın açıklamaları ve oturma eylemleri var.
Başkanlar Kurulu tarafından açıklanan bu eylem programını Türk- İş için büyük (!) ancak işçi sınıfı için oldukça küçük bir adım olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır sanırım. Çünkü işçiler genel grev istiyor. Her ne kadar bu açıklamanın ardından genel merkezdeki kitlesel işgal eylemine son verseler de, sendikal bürokrasi ile mücadele etme kararlılıklarını sürdürüyorlar.
Her direniş kendinden sonrakiler için tarihsel dersler biriktiren bir okuldur. Dolayısıyla taleplerini ciddiye almayan sendika yöneticilerine karşı Greif işçilerinin sergiledikleri kararlı tutumu da unutmamak ve bu sorunun sadece Türk-İş’le sınırlı olmadığının da altını çizmek gerekir.    
İşçilerin patron ve devletin yanı sıra sendika bürokratlarıyla da mücadele etmek zorunda olması, devlet güdümlü sendikacılık modelinin yapıtaşlarından biridir. Bir diğer ifadeyle, sistemin bütününden soyutlanamayacak ölçüde yapısal bir sorundur. Sendikal hareketin düzen dışına çıkmasını engellemek için yapılandırılan bir sistemde, devlet için işçileri denetim altında tutmanın en etkin araçlarından biri sınıfa yabancılaşmış sendika yöneticileri yaratmak ve bunu yaratacak yasal düzenlemeler yapmaktır. Dolayısıyla sendikal hareketin meşruiyetini yürürlükteki mevzuatla sınırlandırmak bu düzenin güvencesidir.
Sorunun sistemle olan bağlantısı kuşkusuz ki sendika bürokratlarının sorumluluğunu hafifletmez. Ancak işçilerin bunu aşma iradesinin esasen düzeni değiştirmeye dönük bir talep olduğunu da fark etmek gerekir.
Bu daha başlangıç!

Evrensel'i Takip Et