16 Haziran 2014 00:55

Yersiz yurtsuz

 Yersiz yurtsuz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Evrensel 20 yılı geride bıraktı. Dile kolay, penguenleri değil de, her seferinde gerçeği yüzümüze haykırıp, 20 yıl ilkeli ve emekten yana gazetecilik yapmakta ısrar ederek varlığını sürdürdü bu topraklarda. Bu 20 yılın yarısından fazlasına içeriden tanıklıklarımı yazmak istedim ama toplantılar, dersler, hastalar derken günler akıp gitti. Sevgili Fatih Polat’a verdiğim sözü de tutamadım. Türkiye İnsan Hakları Vakfının önümüzdeki 5 yılında neler yapmak gerektiğini konuşmak için geçen hafta sonunu da Ankara’da geçirince haftalık yazımı da yazamamış oldum. İki hafta yazısız geçince de, pek kolay olmuyor yazmak. Distopyalara taş çıkartan bir memlekette yaşamanın zorlukları mı desem, Baykuş namı ile yazmaya başlayalı 11 yıl olsa da yazmanın inceliklerine bir türlü vakıf olamamanın ağırlığı mı, bilmem ama bugün nereden başlayacağımı bilemediğimi söyleyebilirim.
Lice’de artık yargısız infazlar, faili belli katliamlar, işkenceler olmasın diye kalekol inşaatlarına direnen halka ateş açıp, sırtından vuran bir zihniyetin, gaz fişeklerini çocukların kafasına kafasına atan gözü dönmüşlüğün, göstere göstere bayrak indireni sabır ve hoşgörü ile izlemesindeki duygudurum değişkenliği  kadar, çok değil 2 yıl önce Mersin’de çocuklara bayrak yaktıranları hep birlikte öğrendikten sonra bu şiddetli devletin sabır ve hoşgörüsü altında bit yeniği aramadan, Gezi’de devletin şiddetli yüzünü tattığını unutup bayrağını kapıp gelenler de distopyaların dehşet uyandıran atmosferini üzerimize boca ediyor. Besledikleri İŞID gözlerini mi oyuyor, yapılan hesapların mutemedi mi bilmem ama bu topraklarda insanlar distopyaların değirmenine TOMA’larla su taşıyor.
Hem çok yerleşik, hem de yersiz yurtsuz hissederek yaşıyorum bu günleri. Denk de düştü, Edward W. Said’in “Yersiz Yurtsuz” hissederek yazdığı öz yaşam öyküsünü okudum bu hafta. Aydın sorumluluğuna hayran olduğum kendi öznel tarihi ile Ortadoğu tarihini, savaşları, işgalleri iç içe anlatışı bir yana, paylaştığı tiyatro, edebiyat ve müzik sevgisi ile yüreğimde bir kez daha taht kurdu. Bir piyano aşığı olarak o tutkulu yorumları ile en sevdiğim piyanist olan Arthur Rubinstein’ a yönelik duygudaşlığımız  da, kitaplarından öğrendiklerimle içimde gelişmiş 30 yılı bulan yoldaşlık duygumu pekiştirdi.
Şiddet karşıtı bu aydının işgalcilere taş atma sorumluluğunu hep yüreğimde hissetmişken, fark ettim ki onun öldüğü yıl başlamışım Evrensel’de yazmaya. On bir yıllık yazma serüvenimi kattığım Evrensel’in 20 yıllık varoluşunu Said’in son sözleri ile kutlamak istiyorum.
“Arada sırada devinim halindeki akıntılardan ibaret bir yumak olduğum hissine kapılırım. Bunu da, birçoklarının büyük anlamlar yüklediği o katı benlik fikrine yeğliyorum doğrusu. Bu akıntılar, tıpkı insan yaşamının izlekleri gibi uyanık saatlerde kendi yollarınca devinir dururlar ve hiç değilse uzlaşmak ya da uyum içinde olmak gibi bir dertleri yoktur. Uzakta olmasına uzaktadırlar ve yersiz de olabilirler; ama en azından daima hareket halindedirler, zamanın, mekânın içindedirler, her türlü tuhaf kombinasyonla dolaşıp dururlar; ileri gitmeleri şart değildir, bazen birbirlerinin üzerine yürüdükleri de olur, iç içe geçseler de tek bir ana izlekleri olmaz. Bir özgürlük biçimi olduğunu düşünmekten hoşlanıyorum bunun; gerçi öyle olduğundan tam anlamıyla emin olmaktan da uzağım. İşte bu şüphecilik de özellikle elimde tutmak istediğim izleklerden biri. Yaşamımdaki bunca uyumsuzluktan sonra, pek doğru bir şey olmamayı, yersiz yurtsuz olmayı yeğlemeyi öğrendim aslına bakılırsa”
Said neredeyse hiç Filistin’de yaşamamış olsa da, çok Filistinlidir, işgale elinde taşıyla direnecek kadar… Batı’dan bakan gözleri Ortadoğuludur, tüm satır aralarını okur Ortadoğu’nun.
Yersiz yurtsuz olmak iyidir, dışarıdan bakabilmenin, ayrıntıları görebilmenin zenginliğini sunar bizlere. Hem Türkiyeli, hem de yersiz yurtsuz olmaya devam etmeli. Distopyalara inat, ütopyalarımızı var etmek için, birlikte…
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa