Yakın Doğu\'daki yangın yayılırken savaş ve barış
Yakın Doğu demek yanı başımız demek. Orada büyük bir yangın ve vahşet var. Bu yangın ve vahşet genişleyerek sürüyor. Tehlike yaklaşıyor. Tedirginiz bu savaşın vahşetinden fakat barış konusunda da çok talepkar olduğumuzu söylemek zor bana göre. Barış zor, fakat barışı savunmak daha da zor.
Yangın ve vahşet yaklaşırken önce canını kurtarmak ister insan, sonra da mümkünse malını. Savaş tüm gerçekleri öldürmüştür ve sıra kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere insanlara gelmiştir. Kaçmak gelir insanın aklına öncelikle: Güvenlikli bir yere kaçmak ve canını emniyete almak. Bunun için tüm mal varlığını bile vermeye hazırdır o an. Yoksulsa işi daha da zordur. Artık şansa kalmıştır her şey. Ölümle yaşam arasında git-gellerden sonra canını kurtarmışsa mutlu sayar kendini. Buruk bir sevinç duyar ama içi kan ağlamaktadır. Savaş kan, gözyaşı, kaçış, açlık, yoksulluk ve yoksunluktur her daim.
Yakındoğu yanı başımız ve orman yangını gibi yayılıyor vahşet durmadan. Vahşet saçan çetelerin barbarlığı ürkütüyor biz kendini uzakta sananları. Ürküyoruz fakat anlayamıyoruz işin korkunç boyutunu. Linç etmeye çalışıyoruz hâlâ Kürtleri, Alevileri, Ermenileri ve Sosyalistleri. Kaçıyor ve sığınıyor Türkmenler Ezidî bölgelerine can havliyle. Düşman ve bölücü ilan edilen Kürt gerillalarına çevriliyor gözler bir umutla. Kurtarıcı olabilirler mi acaba diye düşünüyorlar insanlar kaçarken ve sığınacak yerler ararken. Rojava’yı boğmak isteyenler utanıyor mudur şimdi acaba?
Yangın ve vahşet Şii, Sünni, Alevi, Kürt, Ezidî, Arap ya da Türkmen ayrımı yapmıyor. Barbarca kurşunlanıyor ve bombalanıyor bedenler. Akıyor kan ve kan gölü büyüyor. “Musul Konsolosluğu çalışanlarının rehin alındığını düşünmüyoruz” diyor bir yetkili. Şaşırıyoruz bu aymazlığa ve pişkinliğe ve yeniden cumhurbaşkanı kim olacak gibi afyonvari tartışmaya ya da dizilerin sezon finalleri o da yetmezse futbol maçlarına vuruyoruz kendimizi. Lice’de katliam mı olmuş, Adana’da bir çocuk mu öldürülmüş, ırkçılar linç girişiminde mi bulunmuş pek umurumuzda olmuyor artık.
Hayatla dalga geçiyoruz sanki çocukları ve kadınları katlederken. “Kuş avlıyor”muşuz meğer çocukları öldürürken utanmadan. Dağa giden çocukların yaşının küçük olduğu bahanesiyle hakaret yağdırırken öldürülen çocukların yaşını inatla anmıyoruz. Onlar iç düşmandı ya da terörist miydi dediniz yoksa? Cemevinde taziye sırasında öldürdüğünüz yurttaşımız da potansiyel suçluydu tabii. Soma’da katlettiğiniz emekçilerimizi nereye koyacağız bu durumda? Terörist, iç düşman, paralel yapının elemanları, bölücü ya da komünist mi? Hangisi? Bazılarınızın kader ya da işin fıtratında var dediğinizi duyar gibi oluyorum sanki. Yanı başımızda bizzat beslediğimiz kiralık katil sürülerinin toplu ve seri cinayetleri de savaşın fıtratında var diye mi değerlendirilecek yoksa?
Savaş çok yakında diyeceğim ama bu coğrafyada savaş hiç eksik olmadı ki! Barış diye bir kavram varsa onu tesis etmek için didindik durmadan. Savaşa ara verildi diye barış geldi sandık sadece ve bayram ettik. Meğerse bu ara verme yeni kalekol, yol, baraj, askeri tesis inşası ve “kentsel dönüşüm” kılıflı talan içinmiş! Barışı ve demokrasiyi inşa edelim derken geleceğimizi karartacak tesislerin inşasıyla oyalamış bizi melun zihniyet ve onun çanak yalayıcıları. Kiralık katil sürülerini Yakındoğu’da ve kendi yurdumuzda üstümüze salanlar rahat ve huzur içinde yaşarken ve uyurken öldürülmekte, linç edilmekte, gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktayız türlü gerekçelerle her gün.
Şanssız ülkenin güzel insanlarına dünyayı dar eden zihniyet hangi hesaplar içinde şimdi? Sahi yangın etrafımızı sardığında fesat karıştırılmış ihaleler ve iş cinayetlerinde katledilmiş emekçilerin sırtından kazanılan milyonlar ne anlam ifade eder sizce? Barışı tesis edebilir mi, giden canları geri getirir mi?
Umarım 22 Haziran!da yapılacak HDP Kongresi savaşın yangın ve vahşetinden kurtulma yolunda güçlü bir atılım olur. Kiralık katiller içeride ve dışarıda ölüm saçarken ve ırkçı saldırganlar lince kalkışırken yakın ve makul çözüm yolu Türkiyelileşme amaçlı HDP Kongresi gibi geliyor bana. İnanç eksenli milliyetçi yaklaşımların sonucunu defalarca yaşadık. Özgürlük, eşitlik ve barış istiyoruz şimdi.
Evrensel'i Takip Et