20 Haziran 2014 00:16

Verin topumu gidiyorum!

Verin topumu gidiyorum!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yöneticilerin ve teknik adamların ortamı gerginleştirici, taraftarları kışkırtıcı demeçleri, karşılıklı meydan okumaları ve hakaretleri sonrasında işin geldiği noktaya bakın... Mahallede, topun sahibi olan şımarık zengin çocuğunun mızmızlanması misali, “Oynamıyorum ben, topumu alıp gidiyorum” kıvamına ulaştılar nihayet!..
Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal Aysal, basketbol play-off final serisinin son maçına çıkmayacaklarını açıkladı... Gerekçeleri müthiş!..
Önceki maçta yaşanan olaylardan dolayı Fenerbahçe’nin sahasının kapatılması gerekirken para cezasıyla yetinilmesini haksız bulduklarını söyleyen Aysal, ayrıca maça atanan hakemi de beğenmedi!.. Bu yazı yazılırken Galatasaray, maça çıkmama kararından geri adım atmamıştı...
Aysal, maçın seyircili oynanması kararının Türk sporuna ihanet anlamına geldiğine ve bu kararla can güvenliklerinin hiçe sayıldığına dikkat çekerek maça çıkmayacaklarını ve kirli senaryonun bir parçası olmayacaklarını belirtti!..
Demek can güvenliğinizden endişe ediyorsunuz. Eh doğrudur; rekabet ve kazanmak adına sürekli olarak gerilim, nefret, düşmanlık tohumu ektiniz, fanatizmi beslemekte ve kışkırtıcılıkta sınır tanımadınız, şimdi kalkmış can güvenliğinizden endişe ettiğinizi söylüyorsunuz. Ortamın bu hale gelmesinde sanki hiç kendi payınız yokmuş gibi...  
Hangi maçta taraftarlar rahat duruyor ki?.. Son maç Galatasaray’ın sahasında olsaydı oradaki herkesin can güvenliğinden emin olabilir miydik?.. Abdi İpekçi’de oynanan maçları da gördük. Abdi İpekçi ne kadar güvenliyse, Ülker Arena da o kadar güvenli...
Ünal Aysal istediği kadar essin gürlesin(!), esas meselenin şampiyonluğu kaptırma korkusu olduğunu herkes biliyor. Seride daha önce kendi sahasında oynadığı üç maçı da kazanan Fenerbahçe elbette rakibinden daha avantajlı.
Yönetici takımı böyledir işte. Tehdit, şantaj, baskı en büyük kozlarıdır. Gerek duyulduğuna inandıkları anda bu kozlarını anında devreye sokarlar... Kulübü ve oyuncuları da buna alet etmekten hiç gocunmadan hem de... Kirli senaryonun parçası olmamak son maçta mı aklınıza geldi?.. Yoksa son maça gelene kadar her şey tertemiz miydi?..
Birtakım kirli oyunlar döndüğü yolundaki iddialarınızı kanıtlayabiliyorsanız bunu ortaya koyar, hakkınızı ararsınız. Ama maça çıkmamak da ne oluyor ki?.. Bu her şeyden önce sporcuların emeğine saygısızlık ve ihanet etmek anlamına gelmiyor mu?..
Önemli olan takımın maça çıkıp onuruyla mücadele etmesi değil mi?.. Kazanırsın, kaybedersin orası ayrı. Eğer rakibin kirli oyunlara başvurarak maçı kazanıyorsa da bu, onun ayıbı, ahlaksızlığı ve utancı olsun. Yeter ki sen onurunla mücadele etmenin gururunu yaşa. Onurlu mücadele de, en az şampiyonluk kadar gurur vermez mi?..
Ah tabii onurlu mücadele bir yana; ayıp, ahlaksızlık, utanç eşiğini çoktan geride bıraktık. Vicdanlar nasırlaştı, erdemler buharlaştı. Kazanmak adına gözlerin döndüğü, her yolun, her yöntemin kabul edilebilir görüldüğü, “ne pahasına olursa olsun kazanma” anlayışının baş tacı edildiği dönemdeyiz şimdi ne de olsa... O zaman, şampiyonluklarınızı da başınıza çalın!..
Bu arada bir dönem Fenerbahçe’de asbaşkanlık yapmış olan eski yönetici Murat Özaydınlı da, son maçın seyircisiz oynanması gerektiğini savunan basketbol yorumcusu Kaan Kural’ı Twitter üzerinden tehdit ederek pespayelik sınırlarını iyice genişletti. Kendilerini bu spor düzeninin efendileri, yorumcuları da köle olarak görüyorlar ya. İstedikleri, bekledikleri şekilde yorum yapmayanları, işinden etmekle tehdit edebilecek denli alçaklaşabiliyorlar.
Baskı, tehdit, şantaj mevcut spor düzeninin ürettiği yönetici takımının karakteri durumunda!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa