Hollanda’nın liman kenti Rotterdam, işgalci Nazi birliklerinin girişine izin vermeyince, zamanında büyük bir bombardımanla yıkılmış. Yıkımın boyutlarını görünce, teslim olmayı seçmişler ama bu işgalciyi durdurmamış, büyük kayıplar verilmiş ve bombardıman şehir yerle bir olana kadar sürmüş. Zaman zaman, sonunda teslim olunacaksa, baştan direnmeye ve yıkıma sebebiyet vermeye gerek olup olmadığı tartışılırmış bu düz ülkede. Amsterdam başta olmak üzere, tarihi dokusu korunabilen şehirlerin bunun ne kadarını direnişe borçlu oldukları hesap edilebilir bir şey değil elbette. Sondan bakarak, “Sonuç kaçınılmazsa direnmeye ne gerek var” demenin konforu, adaletsizliği baştan kabullenmeye bir çağrı gibi. Israrla Kış Uykusu’nun kibirli Aydın’ını akla getiriyor, adaletsizlik ve vicdan nutukları atan.
Nuri Bilge Ceylan, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi aldıktan sonra ayağının tozuyla Rotterdam’daki 2. Kırmızı Lale Film Festivali’ne gidip bir “master class” (ustalık dersi) vermişti. Yılmaz Güney’e benzetilen yumruklu pozunun planlı değil bir anda çıkan bir şey olduğunu da burada anlattı. Festivalin en çok ilgi gören etkinliği ödülünü madencilere ve son yıl içinde ölen gençlere adayan yönetmenle gerçekleşmiş oldu.
Bu sohbetin geçtiği şehir, malum sebeple en eskisi 70 yaşında binalarla dolu. Eski kanalları ve limanı çevreleyen, ortak bir üslubu da yansıtmayan deneysel çalışmalar en çok göze çarpıyor. Farklı dönemlerin izlerine rastlanamadığından eski kısmıyla yeni kısmı ayırt edilemeyen, tarihinin izlerini tamamen yeniden inşa edilmekte saklayan bir kent olmuş Rotterdam. Direnişi ancak bilenler biliyor, merak edip soranlar şehrin yapısının sebebini öğreniyor. Hâlâ dünyanın en büyük limanlarından birine sahip oluşu, tarihlerinin en kolay görünen parçası. Festivalin yapıldığı Lantaren Venster ise, belediye tarafından desteklenen, liman yakınlarında, kanal kenarında bir büyük kültür merkezi. Birçok büyük salonu, konserlerden film gösterimlerine etkinliğe ev sahipliği yaparken, kafesi, restoranı, etkinlik aralarında vakit geçirip sohbet etmeye en uygun ortamı sağlıyor. Samimi ve sıcak festivalin Türkiyeli ve Hollandalıları bir araya getiren etkinlikleri burada gerçekleşiyor.
Rotterdam’ın kardeş kentlerinden İstanbul’da ise o günlerde en büyük havaalanlarının, köprülerin inşaatıyla övünülmeye, doğanın, tarihin yerle bir edilmesine devam ediliyor. İşgalciler yok ortada, en azından çıplak gözle görülemiyor. Festivale Türkiye’den gelen herkesin aklına geliveren ise; İstanbul’un onlarca yıldır düzenlenen festivalinin, bu kadar yeterli bir merkeze sahip olmaktan çok uzak olması. Dahası, Emek Sinemasını kaybettiğinden beri, her yıl bir başka sinemanın eksilmesiyle giderek uzaklaşıyor. Ceylan’ın ödülünü adadığı gençlerin ölümüne ve milyonların direnişine sebep olan yıkıcılık, sinemalara da acımıyor çünkü. Şehrin ortasındaki nefes alınacak alanları yok eden en büyük alışveriş merkezleri ve şehrin ormanlarını kesip biçen en büyük havaalanları için törenler düzenlenirken, sokağa açılan en büyük sinema Emek çoktan gitti, bütün salonlar küçüldü.
Kış Uykusu, ilk günlerde Ceylan’ın kendi rekorunu da kırmış, bu kadar uzun ve ödüllü bir film için şimdiye kadarki en yüksek izlenme rakamlarına ulaşmaya başlamıştı bile. Çoğu alışveriş merkezlerinin küçük salonlarında, mecburen. Bir araya gelme fırsatı bulup da filmin uyanma çağrısını tartışabilene ne mutlu.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et