Çare emperyalist gerici müdahale mi?
Irak’ta IŞİD bir yandan Bağdat’ı tehdit ederken öte yandan Türkmenlerin yoğun yaşadığı Kerkük’ün bazı bölgelerinde köyleri, kasabaları ele geçirmeye devam ediyor. Ancak “Sünni üçgen”in dışına çıktığında IŞİD’in tamamen güçsüz kaldığı da gözleniyor. Nitekim, IŞİD’in Irak’ın en büyük rafinerisi olan Beci Rafinerisi’nden püskürtüldüğü belirtiliyor.
Sünni ve Şii “din uleması” da karşılıklı “cihat fetvaları” ile mezhep savaşını kışkırtıyor. Öyle ki Türkiye’nin Diyanet İşleri bile bu tartışmaya katıldı. Dün gazetemizde Adnan Gümüş hocamızın köşesinde ikna edici biçimde gösterdiği gibi, Diyanet bu “yansız fetvası” ile sanki mezhep savaşına karşı çıkıyor görünürken, IŞİD ve el Nusra gibi örgütleri “cihatçı örgütler” olarak kabul edip onları “İslam savaş hükümlerini uygulamaya” (Teslim olanların öldürülmeme kuralı) çağırıyor. Tıpkı AKP Hükümetinin IŞİD’e “terör örgütü” bile diyememesi gibi Diyanet de IŞİD’i meşru bir davayı savunan ama İslami savaş kurallarına pek özen göstermeyen bir örgüt olduğu için uyarıyor.
Ve Kızılay, yanına Memur Sen ve Türk-İş’i de alarak, yüz binlerin evini, yurdunu terk etmek zorunda kaldığı Irak’ta sadece Türkmenlere yardım etmek üzere harekete geçiyor. Oysa lafa gelince Kızılay’ın yöneticileri, Kızılay’ın ırk, din, milliyet farkı gözetmeden insani yardım ulaştırdığını söylüyor. Ama pratikte Suriye’de sadece terörist şeriatçı grupların etki alanındaki halka “insani yardım götürdüğü” gibi Irak’ta da sadece Türkmenlerle sınırlı bir yardım kampanyası düzenleyerek bir kez daha ayrımcı, mezhepçi ve milliyetçi bir tutum takınıyor.
Hele de bölgenin böyle karıştığı koşullarda bu tutum; IŞİD’i mazur gören, onu yarattığı yıkımdan zarar görenlerin sadece bir bölümüne “Türk kökenli” olarak görülen Türkmenlere yardım etme tutumu, elbette.
Burada Kızılay, kuruluş ilkesine aykırı bir hatta düşmüştür, ama Memur Sen ve Türk-İş’in durumu daha da vahimdir. Bu iki sendika merkezi, sadece Türkmenleri yararlandırmayı amaçlayan bir kampanyanın aleti olarak emek mücadelesinin ruhuna aykırı bir hatta düşmüşlerdir.
Bütün bu gelişmeler içinde önemli girişimlerden birisi de ABD’nin Irak’a bir askeri müdahaleye hazırlanırken Türkiye’nin “IŞİD’e karşı önlem alma” adına Türkiye-IŞİD sınırına tanklar ve zırhlı araçlar kaydırmasıdır. Bu, hayra alamet olarak yorumlanmaz.
Yıllardır IŞİD’e destek veren Türkiye’nin şimdi ona karşı askeri önlemler almaya hazırlandığına inanmak çok güçtür. Hele de Kerkük’ün Kürtlerin korumasına terk edilmesini Türkiye’nin hazmetmesinin çok kolay olmayacağı da dikkate alındığında Türkiye’nin gerek “insani yardım”larının gerekse “askeri güç kaydırma”larının bölge barışına hizmet edeceğini söylemek kolay değildir.
Irak’ın üçe bölünmesine giden IŞİD saldırıları karşısında Irak Hükümeti ve kimi siyasi-diplomatik çevreler, sorunun çözümüne “çare” olarak ABD müdahalesini gösteriyor. Sanki Irak ve Ortadoğu’nun içine sürüklendiği kaos ABD’nin bölgeyi yeniden yapılandırmak için giriştiği saldırıların sonucu değilmiş gibi.
Ancak batağa çevirdiği Irak’tan yakasını zor kurtaran ABD’nin yeniden aynı bataklığa girmeye cesaret etmesi o kadar kolay gözükmüyor. Onun için de ABD IŞİD’e karşı Irak ordusuna “danışmanlık” yapmak ve “hava saldırılarıyla” sınırlı bir destek vermeyi gündemine almış görünüyor.
Ancak gerek Türkiye gerekse ABD’nin attığı adımların bölgeye barış getirmekten ziyade çatışmaları kışkırtacağını söylemek için pek çok neden var. En başta da Irak’ın, Suriye’nin bugün içinde bulundukları iç savaşa itilmelerinin arkasında ABD’nin Ortadoğu’ya vermek istediği yeni düzenin olduğunu artık bilmeyen yoktur. Türkiye’nin ise Irak’ta ve Suriye’de şeriatçı terör gruplarını desteklediği ve bu ülkelerin kaosa sürüklenmesinde önemli sorumluluğu olduğunu son 3 yılda herkesin gördüğü de bir gerçektir.
Bu yüzdendir ki; bölgede din, ırk, mezhep kışkırtıcılığı ütünden müdahale yapan emperyalistler ve bölge gericiliklerinin müdahalesini önlemek, mezhep kışkırtıcılığına karşı durmak, halklar arasında dayanışmayı, bölge ülkelerinin halkların kardeşliği etrafında demokratikleşmesini savunmak bugün daha da aciliyet kazanmıştır.
Evrensel'i Takip Et