23 Haziran 2014

Kürtler ve kaderini tayin hakkı

Kürtler nerede yaşayacaklarına ve ne sıfat altında yaşamak istediklerine kendileri karar verebilirler...
Bu açıklama kime ait biliyor musunuz? AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’e. Neçirvan Barzani’nin haber sitesi Rudaw’a verdiği röportajda öyle diyor Çelik.
Peki, o zaman Öcalan’la yapılan görüşmelerin üzerinden bir buçuk yıl geçtiği halde neden çözüm yönünde hiçbir adım atılmıyor? Kürtler ne sıfat altında yaşayacaklarına kendileri karar verecekse AKP, özerklik talebini niye reddediyor? Rojava’da Kürtlerin PYD öncülüğünde kurdukları demokratik yönetimlere karşı ambargo ve kuşatma neden devam ediyor hâlâ? AKP, Kürtler nasıl yaşayacaklarına kendileri karar vermeli diyorsa neden Rojava’daki kantonları tanımak yerine onlara karşı el Kaide çetelerine destek vermeye devam ediyor?
Demeyin!
Hüseyin Çelik, “Kürtler kendi geleceklerini kendileri belirlemeli” diyorsa, bütün Kürtler demiyor ki! Bizim bilerek alıntımızın içine almadığımız bölümde ‘Iraklı Kürtler’ diyor. Kaderini tayin hakkı sadece onlar için geçerli. Ya buradaki Kürtler? Onlar için en iyisini Tayyip bilir. Peki, ne diyor Tayyip? “Öcalan’la siyasi görüşme söz konusu değil, bu yaklaşımla kendi kapılarını da kapatırlar” diyor. Rojava derseniz, kaderini tayin hakkı onlar için de olmaz. Çünkü Rojava’da Kürtlerin kurdukları demokratik yönetim buradaki Kürtlere dayatmaya çalıştığımız çözüm için engel oluşturuyor. Yani varsa yoksa Iraklı Kürtler.
Hüseyin Çelik’in Güney Kürdistan’daki federe yönetim söz konusu olunca Marks’tan alıntı yapar gibi konuşması sebepsiz değil tabi. Çelik, aynı röportajında “Irak ile ticaretimizin yüzde 70’i Irak Kürdistanı üzerinden yapılıyor. Irak hükümetinin bundan rahatsızlık duyduğu açık ve bunu engellemeye çalışıyor. Ama biz ilişkimizi geliştirmeye devam edeceğiz” açıklamasını da yapıyor. Irak hükümetinin Türkiye ve Kürdistan Federe Yönetimi arasındaki petrol anlaşmalarından rahatsızlık duyduğu ve bunu engellemeye çalıştığı açık. Anlayacağınız Çelik’in Irak Kürdistanı aşkı, tamamen duygusal nedenlere dayanıyor! Söz konusu olan Kürdistan petrolünden pay kapmaksa, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etmelerinde hiçbir sakınca yoktur.
“Irak bölünecekse Kerkük’ün Kürdistan’a bağlanmasını bilhassa arzu etmeliyiz. Böylece Kerkük’le komşuluğumuz devam eder ve Kürdistan’ın ilave zenginliği bizim de ilave zenginliğimiz olur.” Hüseyin Çelik’in açıklamalarını devamı olarak görünen bu sözler AKP’nin sesi Star gazetesinden Hakan Albayrak’a ait. Albayrak, 2013 Aralık’ında yazdığı yazısında Çelik gibi “İcabında Bağımsız Kürdistan” diyordu. Ecdatlarının at koşturduğu toprakları fethetmek; ‘Bölgesel lider’ olmak için çıktıkları seferden AKP ve medyadaki kalemşorlarının elinde kala kala Irak Kürdistanı kalmış anlaşılan. Tabi daha düne kadar Iraklı Kürtlere karşı destekledikleri Sünnileri ve Suriye’deki el Kaide çetelerini saymazsak.
Hüseyin Çelik, Rudaw’a yaptığı açıklamalarda AKP’nin IŞİD’in Musul’u işgaliyle başlayan sürece nasıl baktığını da ortaya koyuyor.  “Irak Kürdistanı federal bir bölge ve bir Sünni federal bölge daha oluşabilir” diyor Çelik. Rastlantıya bakın ki S. Arabistan ve Türkiye tarafından desteklenen Irak’ın Sünni Meclis Başkanı Usame Nuceyfi’nin talebi de bu. Ve Musul’u IŞİD’e terk eden vali de Usame Nuceyfi’nin kardeşi Esil Nuceyfi’den başkası değil!
Yanlış anlaşılmasın. Irak’taki Maliki rejiminin demokratik olmadığı ve Irak’taki anlaşmazlık ve çelişkileri derinleştiren bir politika izlediği açık. Bu nedenle Irak’taki Sünni için eşitlik istemenin, Kürtlerin kaderini tayin hakkını savunmanın karşı çıkılabilecek hiçbir tarafı yoktur. Ancak ülkesindeki Alevi’nin nerede ibadet edeceğini bile kendisi belirleyen, dünyadaki Kürtlerin yarısından fazlası ülke sınırları içindeyken bırakın kaderini tayini, onlara kendi dillerinde eğitimi bile çok gören bir devlet ve hükümetin temsilcisi başka bir ülke için böyle konuşuyorsa, bize de ona “hadi ordan” demek düşer! Çünkü bu coğrafyada demokrasinin en büyük düşmanları, halklar ve inançlar arasında ayrımcığı kışkırtarak kendi siyasi istikbalini bu düşmanlaştırıcı politikalar üzerine kuranlardır. Ve Hüseyin Çelik hangi kılığa girmeye çalışırsa çalışsın, partisinin demokrasi ve halk düşmanı yüzü açıkta kalmaktadır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

OVP masada

OVP masada

Kamu, metal ve liman başta olmak üzere toplu sözleşme ve zam sürecindeki yüz binlerce işçiye orta vadeli programda yer alan düşük zam dayatılıyor. Patron, iktidar ve sendikal bürokrasi eliyle işçilere kabulettirilmek istenen bu zehirli programa karşı işçiler, birleşmek ve insanca yaşanacak ücret talebini kazanmak için yol arıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et