25 Haziran 2014

Sorun bir ‘IŞİD sorunu’ değil!

IŞİD, Musul’u ele geçirdikten sonra; “Bağdat’a Necef’e Kerbela’ya yürüyoruz” diye başkenti ve Şiilerin kutsal merkezlerini hedef gösterirken, tersine yürüdü ve Suriye ve Ürdün sınırındaki başlıca yerleşim yerlerini ve sınır kapılarını ele geçirdi. Böylece kendi geri cephesini sağlamlaştırırken hem Ürdün hem de Suriye ile Irak Merkezi Hükümetinin bağlantısını kesen stratejik bir adım atmış görünüyor.
Böylece Türkiye’den sonra Ürdün ve Lübnan da IŞİD’le sınırdaş oldular.
Artık Irak’taki sorunun IŞİD’den ibaret olmadığı, ortada çok daha derin bir sorun olduğu ve ABD’nin kurduğu Irak düzeninin çöktüğü, dolayısıyla Irak’ın hızla parçalandığı tartışmasız bir gerçek olarak ortaya çıkmış bulunuyor.
Irak’ı işgal ederek kurduğu düzenin çökmesini ABD sadece seyrediyor. Nitekim bu gelişmeler karşısında Ortadoğu gezisine çıkan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’in söyleyebildiği, Maliki’nin “Tüm kesimleri kapsayacak bir hükümet kurması”dır!
Kerry’nin ziyaretine paralel olarak artık Obama ile görüşmeyen (Görüşemeyen demek daha doğru) Erdoğan’ın da ABD Başkan Yardımcısı Biden ile yaptığı telefon görüşmesinde, Irak’ın toprak bütünlüğü üstünde ortak bir görüş birliği sağladıkları belirtiliyor.
ABD’nin kendi yapımı Irak’ın “birilik ve bütünlüğünü” savunması hem anlaşılırdır hem de yakın gelecek açısından çıkarlarının gereğidir. Türkiye’nin ise Irak’ın ya da Suriye’nin toprak bütünlüğü diye bir derdinin olmadığı en azından “yeni Osmanlıcılığın” duvara çarpmasından beri umurunda olmadığı bilinmektedir. Ama bunu resmen ilan etmeyi de göze alamamaktadır. Hem de ABD bunu savunurken!
Ama bütün bunlardan önemlisi ise Amerikan işgali sonrası Irak’ın birlik bütünlüğünün bekçisi durumdaki Irak Kürdistanı Lideri Barzani; önceki gün, Kerry ile görüşmesinin hemen öncesinde CNN’e verdiği röportajda, gelinen yerde artık Kürtlerin önemli bir aşamada olduklarını söyledi.
Barzani şöyle diyor: “...Şu an tecrübe ettiğimiz şey bize bu şekilde devam edemeyeceğimizi gösteriyor. Bugünkü Irak, bildiğimiz ve yaşadığımız iki hafta önceki Irak’tan artık farklı... İşte bu yüzden Irak’taki son gelişmelerin ardından, Kürt halkının kendi geleceğini belirlemesi için fırsatı değerlendirmesi gerektiğinin artık kanıtlandığını düşünüyorum.”
Muhtemeldir ki Barzani, Kerry ile yapacağı görüşmede de bu fikrini söyleyecek.
Çünkü Irak eski Irak olmadığı gibi Kürtlerin mevzisi hızlı bir biçimde değişmiş, Kerkük Kürtlerin denetimine girer, IŞİD’in tehdidi karşısında Irak Kürdistan’ının sınırları güneye doğru genişlerken, Irak’ta önemli bir etnik grup olan Türkmenler de kendi geleceklerinin Kürtlerle birlikte olacağını görmüş görünmektedir. Dahası Irak’ı bir arada tutacak bir merkezi hükümet kalmamıştır. Dolayısıyla da Iraklı Kürtlerin olduğu kadar bütün Kürdistan için yeni bir dönemin yolunu açabilecek, stratejik önemde yeni gelişmeler ortaya çıkmıştır.
Bölgede harita hızla değişmektedir ama bölgede söz sahibi emperyalist güçler de aktif ve etkin bir müdahale edebilecek bir pozisyon tutamamaktadır.
Bu gelişmeler içinde Türkiye’nin egemenlerin ve AKP Hükümetinin Kürtleri kullanarak Ortadoğu’da hegemonya peşine düşmesi şimdi daha da zorlaşmıştır. Bu yüzden de AKP Hükümeti için Suriye’nin ve Irak’ın bölünmesi, Şii-Sünni mezhep çatışmasının üstünden hem iç politikasını hem de dış politikasını yenilemesi bakımından bir fırsattır!
Kısacısı Irak merkezli gelişmeler, bölge halklarının gönüllü birliği çerçevesinde bölge ülkelerinin demokratikleşmesi mücadelesini geliştirme ve bölgeye emperyalist müdahalelere ve bölge gericilikleri ve şeriatçı terör örgütlerine karşı mücadeleyi ilerletmenin daha somut bir önem kazanacağı bir döneme girdiğimizi göstermektedir.
Dahası AKP Hükümeti, uzunca bir zamandan beri yeni Osmanlıcı dış politikasını kurtarmak için; hem bölgeyi emperyalist müdahalelere açan (NATO ve ABD aracılığı ile) hem de bölgedeki en gerici güçlerle iş birliğinden çekinmeyecek bir çizgi izlemektedir. Ki, bundan böyle bu çizgisinin daha da belirginleşeceğini söyleyebiliriz.
Bu da elbette Türkiye’nin demokrasi güçlerine, tüm diğer ülkelerin demokrasi güçlerinden daha çok sorumluluk yüklemektedir. Ki bu bir yanıyla bölgeye emperyalist müdahalelere karşı öte yanıyla da milliyetçiliğe, şovenizme ve şeriatçı terörizme karşı mücadele vermek durumundadır.
Ve bu aynı zamanda dolaysız bir biçimde Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesi sorunudur.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen'in tutukluluğuna yapılan itiraz "kaçma şüphesi" gerekçesiyle reddedildi.

Evrensel'i Takip Et