Kupa üzerinden hesaplar!..
Fotoğraf: Envato
Türkiye’nin Dünya Kupası’na katılamamasının ekonomik faturasını çıkarmışlar. Buna göre Türkiye, Brezilya’ya gidemeyerek yaklaşık 550 milyon dolar kaybetmiş!.. Bunca parayı kimin kaybettiği malum. Tabii ki emeğiyle geçinmeye çalışanlar değil...
Futbolu endüstriyel bir rant aracı haline getirenlerin yaşadığı ekonomik hayal kırıklıklarını umursayacak, dert edinecek halimiz yok elbette...
Türkiye Dünya Kupası’na katılsaydı ve birileri 550 milyon dolar kazansaydı sanki bundan işçilere, emekçilere pay mı düşecekti?.. Bu paranın kimlerin cebine gireceğini söylemeye gerek var mı?..
Biz katılamasak da, pes etmeyip Dünya Kupası’nın “etinden, sütünden, yününden” yararlanmak için gereken çalışmaları yapanları görüyoruz. Özellikle de reklam sektöründe... Türkiye’nin Brezilya’ya gidememesi en çok, forma ve bayrak gibi ürünlerden önemli gelir elde etmeyi hedefleyen tekstil sektörünü etkilemiş. Ayrıca, tanıtım ve sponsorluk gelirlerinden de mahrum kalınmış...
Tabii bu durumda meydan sadece reklam sektörüne kalmış oldu. Onlar da bunun tadını çıkarıyorlar!.. Tıraş bıçağından televizyona kadar pek çok ürün Dünya Kupası ilintili reklamlar aracılığıyla pazarlanmaya çalışılıyor... Türkiye yer almasa da Dünya Kupası, bir satış ve pazarlama aracı olarak gayet güzel şekilde kullanılıp adeta gözümüze gözümüze sokuluyor... Bütün bunlar, Dünya Kupası üzerinden yapılan ekonomik hesapların kimler için geçerli olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor...
Futbolu artık endüstriden ve sektörel bağlantılardan soyutlamak mümkün değil ne yazık ki. Bu nedenle ekonomik bakış açısı her zaman ön planda.
Söz gelimi, böyle bir organizasyonda yer almamakla Türkiye’nin; bir yandan futbol kültürü, deneyim ve birikim anlamında, diğer yandan da teknik ve taktik açıdan önemli bir gelişim kaydetme fırsatını kaçırdığından söz eden yok. Oysa konu futbolsa asıl kayıp bu değil mi?..
***
Biraz da işin teknik kısmına değinelim...
İlk göze çarpan Güney Amerika kıtasını temsil eden takımların başarısı. Aynı grupta mücadele eden Ekvador ve Honduras’ın dışında turnuvadaki diğer bütün Latin Amerika temsilcileri (Brezilya, Meksika, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Uruguay ve Arjantin) ikinci tura yükselmeyi başardı.
Latin ülkeleri bu başarılarını kuşkusuz, bireysel yeteneğe ve beceriye dayalı kendi ekollerini terk edip futbolu Avrupalılar gibi kolektif anlayış, fiziksel güç ve taktik disiplinle oynamalarına borçlu. Zaten bu ülke takımlarında yer alan futbolcuların çoğu Avrupa kulüplerinde forma giyiyor. Avrupa’nın futbol kültürüyle yoğun bir etkileşim içinde olan futbolcular, bu kültürün teknik, taktik, fizik güç, dayanışma ve disiplin gibi değerlerini benimseyip içselleştirerek aşama kaydediyor, kendilerini geliştiriyorlar. Bu durum elbette milli takımlarına da yansıyor. Kolektif anlayış ve taktik disiplinin yanı sıra işin içine yüksek kapasiteli teknik, bireysel becerilerini, fiziksel yatkınlıklarını ve yaratıcılıklarını da sokunca, yakaladıkları performansa şaşırmamak lazım.
Yıldız kategorisine girecek hiçbir futbolcuya sahip olmamasına karşın takım oyunundan ve dayanışmadan etkileyici örnekler sunan ABD de takdiri hak ediyor.
İspanya, İtalya, İngiltere gibi favoriler arasında gösterilen bazı Avrupa ülkelerinin grup maçlarının sonunda evlerine dönmesi Avrupa futbolunda bir kriz ya da gerileme olduğunu göstermez. Latinlerin, Avrupa tarzı futbolu zaman zaman Avrupalılardan bile daha iyi oynayacak aşamaya ulaştığını gösterir...
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26