Aleviler siyasete katılabilir mi?
Fotoğraf: Envato
Bu soruya hiç kafa yormadan “gayet tabii evet” cevabı verebiliriz basitçe. Herkesin katıldığı kadar siyasete katılma imkan ya da imkansızlıkları dışında özel olarak Alevi toplumunun özgünlüklerini tartışmaya açmaksa niyetiniz konu son derece geniş bir boyut kazanmaktadır.
Devletin resmi olarak tanımama stratejisinin ötesinde, toplumsal ön yargılar bir siyasal özne olmanın önünde ciddi engeller oluşturmaktadır.
Bırakın bir toplumsal siyaset iradesinin inşasını henüz kimliğini ifade kaygısı bile taşınan bir alandan söz ediyoruz. İnançların bireysel tercihlerden çok, içinde doğup büyüdüğünüz çevre tarafından şekillendiği bir coğrafyada siyasal tutumların da bu bağlamda somutlaşması doğallaşmaktadır.
Türkiye siyasal tarihinde birkaç kez denenen ama istenen başarıyı elde edemeyen örtülü “Alevi partisi” girişimleri dışında üzerinde tartışmaya değecek temel olgu CHP’ye yönelik beklentidir. Aslında çoğumuz tarafından görmezlikten gelinen DP’ye yönelik ilgi ve beklenti gibi başka vakaları ciddi biçimde ele almalıyız. Ekonomik ya da siyasi başka nedenlerle merkez sağ partilere tanınan kredi de hafife alınamayacak düzeydedir.
Osmanlı döneminin acıları ile yoğrulan bir hafızanın, Alevileri, cumhuriyeti ve onun yarım yamalak laikliğini savunma noktasına getirmesi son derece anlaşılır bir durumdur.
Bugüne geldiğimizde, CHP’nin sağa açılma eğilimi ile Alevilerde görünür olan kaygı ve arayışını birlikte ele alırken dengeli değerlendirmeler yapabilmeliyiz. İktidar partisinin gerilim denklemlerini boşa çıkaracak yaklaşımlar sergilemesi açısından CHP’nin adımları siyaseti zamanla sınıfsal saflaşmalara yaklaştıracaktır.
Zaman içinde tıpkı Kürt seçmendeki ayrışma gibi, Alevi hatta dindar seçmende de benzer ayrışmalar kaçınılmaz hale gelecektir. Kürt sorununun çözümündeki gelişmelerin milliyetçi saflaşmaları derinleştirme ya da zayıflatma ihtimali bu açıdan önemlidir.
CHP’de yerel seçimlerde başlayan arayış, cumhurbaşkanı aday profili ile devam ediyor. Bunun geçici bir taktiksel hamle değil kalıcı bir konsept değişikliği olduğu algısı, Alevi seçmende gittikçe genel kabule dönüşmektedir.
Bu psikolojik ortamın Alevi örgütlerinde hangi düzeyde arayışları doğuracağını kısa süre içinde göreceğiz.
Alevi toplumunun diğer bir çok kesim gibi, kapalı cemaat alışkanlıklarını aşması kolay olmayacaktır. Bu da siyasette kullandıkları dili şekillendirecektir. Bütün toplumun özgürlük ve barışını önemseyen bir terminolojinin Alevi felsefesinden ilham alınarak güncellenmesi hem mümkün hem zorunludur.
Farklı etnik ya da inançsal çevrelerin yer aldığı toplumlarda siyasette etkin olabilmenin yolu ötekine hitap edebilmek, ötekinin sorunlarına çözüm potansiyeli taşıyacak tavırlar ortaya koyabilmekten geçer.
Elbette Alevilerin sorunlarının da çözüm zemini olan demokratik düzenlemelerin takipçisi olunması açısından cumhurbaşkanlığı seçimi kritik öneme sahiptir.
Alevilerin siyaset üretebilme ve siyasal özne olabilme potansiyellerini sergileyebilecekleri en yakın sınav cumhurbaşkanlığı seçimidir.
Ezber bozan çaba ve sembolik adımlar, geleceğin siyasetine damgasını vuracaktır.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00