Müzakere yasası ve IŞİD’li çocuk!
Görüşme sürecine yasal çerçeve sağlayacak yasa tasarısı ile ilgili tartışmalar sürüyor. Çeşitli sol ve liberal çevrelerde egemen görüş, AKP’nin bu yasayı cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Kürtleri kandırmak için gündeme getirdiği biçiminde. Elbette AKP, Kürtlerin oyunu almak istiyor. Daha da ötesinde ‘Terörün sona erdirilmesi’ başlığını verdiği bu yasa ile silahlı güçlerin tasfiyesine indirgediği ‘çözüm’ü, ‘eve dönüş’lerle sağlayabileceğinin hesaplarını da yapıyor. Ancak AKP’nin bütün hesaplarına rağmen meseleyi Kürtlerin kandırılması çerçevesi içinde tarif etmek, bu görüşü savunanların görüşme sürecinin en başından bu yana yaşananları anlamaya ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Neden mi?
Çünkü görüşme sürecinin başlaması nasıl sadece AKP’nin hesaplarıyla açıklanamazsa, bugün atılan bu adım da böyle değerlendirilemez. Öyle olsaydı Kürt hareketini askeri ve siyasi operasyonlarla tasfiye etmek isteyen bir hükümet/devletin Öcalan’la neden görüşmeye başladığı sorusunun cevabı bulunamazdı. Evet, Suriye’de Esad rejimini devirmek ve Rojava’da Kürtlerin kendi yönetimlerini kurmalarını engellemek isteyen de, Öcalan’la görüşen de aynı AKP’dir. Ama bu ikili tutumun nedeni, AKP’nin hesapları işlemez ve Kürt mücadelesi engellenmez hale geldiği oranda Öcalan’ı muhatap almak zorunda kalmasıdır.
Peki, bu söylenenlerden AKP’nin bir hesabının kalmadığı ve Kürtlerin taleplerini kabul ettiği sonucu mu çıkar?
Elbette bu da değil.
AKP Hükümeti, Öcalan’la görüşürken de Rojava’da Kürtlerin statü sahibi olmasını engellemek için el Kaide çetelerini kullandı. Öte yandan barışa değil, savaşa hazırlanıyormuş gibi Kürdistan’ın dört bir tarafına kalekollar yaptırdı. Ve bugün sürece yasal çerçeve sağlayacak tasarının cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde getirilmesinin AKP’nin hesaplarından bağımsız olduğunu söylemek saflık olur. Ancak mesele tam da burada düğümlenmektedir: Süreci sadece AKP’nin niyeti ve hesaplarıyla açıklamaya çalışmak olsa olsa Kürt sorununun barışçıl çözümü ve ülkenin demokratikleştirilmesi mücadelesi bakımından bir iddiası olmayanların/kalmamışların işi olabilir.
Dünyanın hiçbir yerinde egemenler ezilen halklara, emekçilere haklarını altın tepside sunmamışladır. Bu haklar ancak uzun mücadeleler sonucu kazanılmıştır. Ve egemenler geri adım atarken bile, bugün AKP’nin yaptığı gibi kendi egemenliklerini sağlama almanın, iktidarlarının devamını sağlamanın hesabını yaparlar. Bu hesapların tutup tutmamasını belirleyen ise demokrasi ve halk güçlerinin yürüttüğü mücadelenin düzeyi olmuştur. Dolayısıyla bugün yapılması gereken Kürtlere akıl vermek değil; AKP’nin hazırladığı bu yasanın kendi hesaplarının ötesinde gerçekten bu ülkede Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünü sağlayacak talepleri kapsayacak bir çerçeveye kavuşturulması için mücadele etmektir. Eğer iddia edildiği gibi Kürtler kandırılıyor olsa bile, Kürtlerin gerçekleri görmesi için yapılması gereken Kürtlerin siyasi statü ve ulusal eşitlik taleplerini savunup AKP’nin bunlara ne kadar uzak olduğunu göstermek değil midir? Oysa söz konusu çevrelerin böylesi gerekçeler arkasına saklanmalarının tek nedeni, Kürtlerin demokrasi ve eşitlik mücadelesine olan uzaklıklarına kılıf aramaktan başka bir şey değildir. Ve bu tutum en çok AKP’nin işini kolaylaştırmaktadır.
Kimsenin kuşkusu olmasın: 14 yaşındaki Ankaralı Taylan, 5 arkadaşıyla savaş oyunu oynar gibi güle oynaya Rakka’daki IŞİD kamplarına katılırken; “PKK, çocukları alıkoyuyor” diye esip gürleyen bir başbakanın ne kadar demokrat olduğunu da Kürt halkı çok iyi bilmektedir. Ve yaralı el Kaide militanlarına kol kanat gerilirken, Rojava’lı kardeşleri için kimin “vur” emri verdiğini de...
Bugün Soma’daki işçi, Lice’deki Kürt ve Sivas’taki Alevi, yani bu ülkede demokrasi ve özgürlük isteyen bütün halk güçleri AKP’nin ne olduğunu yaşayarak gördüler. Ama AKP’den kurtulmak için görmekten daha fazlasına; değiştirmek için birleşmeye ihtiyaç var. Ortak mücadelenin önünü kesecek yaklaşımlara değil…
Evrensel'i Takip Et