Suriyeli mülteciler ve enternasyonal dayanışma
Fotoğraf: Envato
Suriyeli mülteciler gündelik hayatımızın bir parçası haline geldiler. Dışişleri Bakanı Davutoğlu Ağustos 2012’de yaptığı açıklamada Suriye’den gelen mülteci sayısının yüz bini aşması durumunda Türkiye’nin bu sayıda insanı barındıramayacağını ifade etmişti. Davutoğlu’ya göre bu durumda Suriye sınırları dahilinde Birleşmiş Milletler aracılığıyla bir uçuşa yasak bölge oluşturulmalı ve sığınmacılar bu bölgelerdeki kamplara yerleştirilmeliydi. Bugün Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin sayısı bir milyonun üzerinde ve bu insanların büyük çoğunluğu büyük kentlerde sefalet koşullarında yaşıyorlar. Barınma, beslenme, eğitim gibi temel ihtiyaçlarının hiçbirini karşılayamıyorlar, bunları karşılayacak araçlardan da yoksunlar. Sağlık hizmetlerinden Türkiye’nin her yerinde bedava yararlanma hakları var, ancak Türk Tabipleri Birliğinin Ocak 2014 tarihli raporuna göre kayıt altında olmayanlar bu hizmetlerden yararlanamıyor.
Teknik olarak Suriye’den Türkiye’ye sığınanlar mülteci statüsünde değiller. Türkiye 1951 Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne coğrafi sınırlama kaydı koyduğundan Avrupa Konseyi üyesi olan ülkelerin dışında bir ülkeden iltica talep edenlere mülteci statüsü vermiyor. Türkiye’ye sığınan mülteciler Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) başvurduktan sonra çoğu zaman yıllarca süren başvurularının değerlendirilme sürecinde Türkiye’de kalıyor, başvurunun olumlu bulunması durumunda iltica edecekleri ülkeye gidiyorlar. Başka bir ifadeyle mevcut küresel iltica rejiminde Türkiye bir mülteci bekleme durağı işlevi görüyor. Bu rejim Türkiye’de 1994 yılında çıkartılan bir yönetmelikle düzenleniyor. Ancak Suriyeli mülteciler bu rejime tabi değiller ve BMMYK’ye üçüncü bir ülkeye iltica talebiyle başvuramıyorlar, bunun yerine geçici koruma adı verilen farklı bir statüdeler. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği mültecilerle geçici koruma altındakiler arasındaki farkı şöyle tanımlıyor: “Geçici korumadan yararlanan kişilere bazen mültecilerin sahip olduğu tüm sosyal haklar (Örneğin mali yardımlar, eğitim, çalışma hakkı) tanınmamaktadır”. Peki bu insanlar Türkiye’de hangi haklardan, nasıl yararlanıyorlar?
İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Zeynep Kıvılcım konu üzerine yazdığı güncel makalesinde Türkiye’nin geçici koruma rejimine ilişkin kuralları hâlâ kamuoyuyla paylaşmadığını vurguluyor. Kıvılcım’a göre Türkiye’deki rejim 30 Mart 2012’de çıkarılan ve polise farklı kategorilerdeki Suriyelilere nasıl muamele edileceği talimatını içeren 62 sayılı yönergeye göre işletiliyor. Ancak bu yönergenin metni gizli. Ne alanda çalışan sivil toplum kuruluşları ne de milletvekilleri bu yönergenin içeriğini öğrenebilmiş değil.
Türkiye’deki statüleri ve hakları gizli yönergelerle düzenlenmiş mülteciler bir taraftan da giderek artan bir yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın hedefi haline geliyorlar. Bir yandan aşırı düşük ücretler karşılığında çalışan bir yedek iş gücü ordusu oluşturmaları, diğer yandan sağlıksız koşullarda konaklamaları onlara karşı yönelebilecek ırkçı saldırı riskini arttırıyor. Türkiye kamuoyunda maalesef sıkça sadece AKP’nin dış politikası bağlamında tartışılan Suriyeli mülteciler sorununun sosyalistler tarafından acilen gündeme alınmasında büyük fayda var. Giderek boyutları genişleyen bu sorun önümüzdeki yıllarda ciddi toplumsal ve siyasi sonuçlar doğuracağa benziyor. Dolayısıyla sosyalistler bu konuda ne kadar erken politika üretmeye başlarsa gelecekte bu soruna müdahale imkanları da o kadar fazla olur. Mültecilerle ilişkilenmek ve dayanışma ağları kurmak sosyalistler için hem enternasyonalizmin gereğidir hem de AKP dış politikasının temel meşrulaştırıcı söylemi olan insani müdahaleciliği nasıl işlevini teşhir etmek için elzemdir. Sosyalistler AKP’nin bölgesel güç siyaseti ve mezhepçi stratejilerinin aracı olan bir insani söyleme karşı enternasyonal dayanışmanın nasıl kurulabileceğini göstermeliler.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22