01 Temmuz 2014 00:36

Samimiyet sınavı

Samimiyet sınavı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçtiğimiz hafta SSPE Derneği üyeleri Sağlık Bakanı ile görüşmek için Türkiye’nin her yanından Ankara’ya geldi. Ancak ne Bakan ile görüşebildiler ne de AKP Meclis toplantısına kabul edildiler.
Talepleri, SSPE hastalığı ile ilgili TÜBİTAK’ın araştırma yapması ve hastalığın sosyal güvenlik kapsamına alınması idi.
Kucaklarında çocuklarıyla onlarca anne-baba eli boş döndü Ankara’dan. Yok sayıldılar, öfkelendiler, siyah bir çelenk bırakarak ayrıldılar ‘devlet kapısı’ndan…
SSPE kızamık hastalığı sonucunda meydana gelme olasılığı olan, her yüz bin kişide 4-11 arasında yani epey ender ortaya çıkan bir hastalık. Anlaşıldığı üzere bir kısaltma: Subakut sklerozan panensefalit. Yani, yavaş ve sürekli olarak ilerleyen bir beyin hasarı. Tedavisi yok. Bu hastalığın tek nedeni ise kızamık hastalığı. Doğrudan kızamık hastalığı geçirmek ya da etkinliğini kaybetmiş (bozuk) aşıların uygulanması sonucunda olgular ortaya çıkıyor. Olaydan hemen sonra değil ortalama 5-10 yıl sonra başlıyor belirtiler ve giderek ilerliyor.
Geçtiğimiz yıllarda doğu ve güneydoğu bölgelerinde çok sayıda SSPE olgusu olduğu gündeme geldiğinde, Muş Milletvekili Demir Çelik TBMM’ye bir soru önergesi vermişti. O zamanlar çiçeği burnunda olan Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, “Hastaların çoğunun Doğu ve Güneydoğu illerimizden olmasının ‘tesadüf’ olmadığını”,  o bölgelerin geçmişte aşılama oranlarının düşük olduğunu, bu nedenle de kızamık hastalığının görüldüğünü, SSPE olgularının da bunun bir sonucu olduğu yanıtını vermişti.
Gerçekten de Türkiye’de SSPE olgularındaki artışın nedeni bozulmuş aşıların uygulanması değil, hiç aşı yapılmamasıdır. Sağlık Bakanlığı, SSPE olgu sayısını 1995-2012 yılları arasında 1748 kişi olarak belirtiyor. Bu vakaların yüzde 41’i Güneydoğu, yüzde 12.2’si Doğu, yüzde 12.1’i Marmara Bölgesinde ikamet ediyor.
SSPE Derneği de olguların kaydını tutuyor, buna göre güneydoğu bölgesinin payı Bakanlığın verdiğine benzer (yüzde 41), Marmara Bölgesi ise yüzde 23 ile ikinci sırada görünüyor. Doğum tarihi kaydedilmiş olguların yarısından fazlası yani yüzde 53’ü 1997 ile 2000 yılları, yüzde 25’i 1990-1996 yılları arasında doğmuş.
En fazla SSPE olgusu bildirilen iki bölge incelendiğinde şöyle bir tablo çıkıyor: Marmara Bölgesi’ndeki olguların yüzde 47’si, güneydoğudakilerin ise yüzde 61’i 1997 ile 2000 yılları arasında doğmuşlar. Hastalığın ortalama ortaya çıkış süresinin 5-10 yıl olduğunu hatırlayarak geriye dönüp bir bakmamız gerekiyor, ne olmuştu diye.
1990’lı yılların başında doğu ve güneydoğu bölgesinde “güvenlik nedeniyle” pek çok sağlık ocağı kapatılmıştı, sağlık evlerinin neredeyse tamamı kapalı idi. Yani sağlık hizmeti sunulmuyordu. Aşılama da yapılmıyordu. O yıllarda aşılama oranlarının çok düştüğünü biliyoruz. Bölgede, 1994 ve 1995’te yani köylerin boşaltıldığı yıllarda kızamık aşılaması yüzde 25-30 arasına idi. Yani zaten düşük olan aşılama oranları iyice düşmüştü.
OHAL Valiliği toplam 378 bin kişinin göç ettiğini açıklarken Göç-Der’in raporu 1989-99 yılları arasında “yerinden olan” toplam nüfusun 4.5-5 milyon olduğunu açıklamıştı.    
Bu kadar büyük bir nüfus hareketi, tarım ve hayvancılıkla geçinen bu insanların bir gecede taşıyabildikleri eşyalarını yanlarına alıp yola düşmeleri…. Dolayısıyla zaten yoksul olan bu insanların artık hiçbir şeylerinin kalmaması… Bu insanlar ilk olarak en yakındaki kentin çeperlerine sığındılar. Sefalet manzaralarını hatırlarsınız. Bir süre sonra daha önce çalışma amaçlı göç etmiş akrabalarının ya da yakınlarının yanına yani batı illerine göç ederek yeni bir düzen kurmaya çalıştılar.
Bugün gelinen durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: bugün mevcut SSPE olgularının yüzde 30’u bu sefaletin ve zorbalığın içine doğmuş çocuklardır. Bu, köylerin boşaltılması, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilmesi ile ilişkilidir, çocukların aşılanmaması yani sağlık hizmeti verilmemesinin sonucudur. Bu durumda, SSPE’li çocukları ile devlet kapısına gelmiş ailelerin üzerine polisi salmak, onları itip kakmak mı yoksa özür niyetine bile olsa onların taleplerini dinlemek ve karşılamak mı gerekir? Hele de Kürt sorununu çözeceğini savunan, “Ben yaptım, ben ettim” diyen bir hükümet varken... İşte size bir samimiyet sınavı!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa