İşçi hastanelerini hatırlamak
Fotoğraf: Envato
Sanırım bu adı unuttuk: İşçi Hastanesi. Adları önce SSK hastaneleri kılındı sonrasında devlet hastanelerine dönüştü zaman içinde. Denebilir ki işçilere yabancılaşması ilk SSK adı ile başlamıştı.
2006 yılından önce SSK yani Sosyal Güvenlik Kurumu hastaneleri iken bu yabancılaşmanın ipucu meslek hastalıkları bahsinde kendisini ele veriyordu. Koca ülkede tek bir meslek hastalıkları hastanesi vardı. İzmir gibi tüm Ege Bölgesi’ne hizmet veren bir şehrin SSK eğitim hastanelerinde dahi bırakın meslek hastalıkları polikliniğini, bu amaçla uyumlu laboratuvar hizmeti dahi verilmiyordu. Üstelik dünyada meslek hastalıkları ve iş kazalarının en sık görüldüğü ülkelerin ilk sıralarında yer alıyorduk.
SSK yani işçi hastaneleri üç büyük kentte eğitim hastaneleri kurarak ülkenin uzman yetiştiren kurumları arasında yer almıştı almasına ama kendi yarasına merhem olamıyordu. Dahiliyeden cerrahiye her alanda uzman yetiştiriyordu ama meslek hastalıkları konusunda adeta uzman yetiştirmiyordu. İki binli yıllarda bu alanda uzmanlaşmış hekim sayısı koca ülkede bir elin parmaklarını geçmiyordu.
İşçi hastanesi adına en son bir battaniyede rastlamıştım. Zamana direnmiş, yakın yıllara kadar kullanılagelmişti. Denebilir ki işçi sendikaları bu ada zamanında sahip çıkamadılar. Aynen SSK mavisinde olduğu gibi. Hatırlarsanız SSK hastanelerinin duvarları tek renk olurdu tüm hastanelerde ve boyacılar ona SSK mavisi derlerdi. Şimdi tüm hafıza sıfırlanırken muktedirler bu ayrıntıyı unutmadılar.
1989’da o tarihte eğitim hastanesi olan Buca SSK Hastanesinde asistanlığa başladığımda işçilere dair olumlu uygulamalar az da olsa devam ediyordu. Misal aktif çalışan işçiler polikliniğe mesai bitimine az bir zaman kala bile gelseler ‘Ne mesai bitti ne de sıra kalmadı’ denmez kaydı alınırdı. Gün içinde muayeneleri tamamlanamasa da servise yönlendirilir, orada muayene ve tedavileri yapılırdı. Yeni başlayan hekimler anlamakta zorluk çekip uygulamayı “Nöbet iş yükü artırılıyor” diyerek eleştirdiklerinde ise klinik şefi şöyle derdi: “Bizler hekimiz. İşçiler hastayım diyerek geliyorlar. Onlara sıra kalmadı, git, yarın gel diyemeyiz. Git dediğimiz yer işyerleri. Biz onlara işe git demeden önce tıbben çalışıp çalışamayacaklarına karar vermek zorundayız. Hukuki ve etik sorumluluk bunu gerektiriyor. Unutmayın bu hastaneler işçiler için kuruldu.” Şimdi dönüp bu soruyu kendimize soralım. Hangimiz bunu uyguluyoruz veya hangi işçi, memur sendikası bunu ayrıntı görmüyor?
İşçi hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredilmeden önce kendi gereksinimlerine uygun yöntemler geliştirirdi. Misal uzman açığını çok sayıda pratisyen hekim ile tamamlardı. Ama ekip hizmeti olarak yapılandırıldığından pratisyen hekimler çalıştıkları kliniklerin tüm bilimsel seminerlerine ve ortak vizitlere katılır; bir anlamda asistanlara benzer iç eğitime dahil edilerek zaman içinde bir uzman kadar yetkin hale getirilirdi. Kendi adıma zaman zaman yakınlarımı ilgili kliniklerin diplomalı uzmanları yerine onlara muayene ettirmeyi tercih ettiğim çok olmuştur. Derken SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredilip devlet hastanesi kılındıklarında onlara yani pratisyen hekimlere dendi ki “artık hastanelerde çalışamayacaksınız. Hele eğitim hastanelerinde yeriniz hiç yok.”
Geldik bu günlere. Torba yasa Mecliste, aile hekimleri ve birlikte çalıştıkları hemşireler ayakta. Onlara deniyor ki artık normal işinize ilaveten hastane acillerinde sizler de nöbet tutacaksınız. Sağlıkçıların itirazlarında birçok haklı yön olabilir ama benim bugün hatırlatmak istediğim emek örgütlerinin daha on yıl öncesinden söyledikleri o sözdür: “Sağlığı yönetemiyorsunuz!” Evet, Sağlık Bakanlığı ne yazık ki artık sağlığı yönetemez hale geldi. Cümle hastanelerden özellikle de SSK kökenli olanlardan dışladığı pratisyen hekimlere şimdi dönmüş en kritik alan acil servislerde nöbet tutun diyor. Sağlık giderek Süleymen Demirel’li yıllarımızın “Dün dündür, bugün bugündür” anlayışına sürükleniyor. İzin vermemek, mücadeleyi genişleterek yükseltmek gerekiyor.
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29